Sweet child in time.

Zaman komik birşey. Gerçekten. Hafıza denen o küçük aptal şeyle birleştiğinde çok büyük bir Healing Potion vazifesi de görebiliyor, çok büyük bir Tuzluk vazifesi de. Level forumlarını ele alalım mesela, tekrar üye oldum. Aklımda üye olmak yoktu, gerçi bir kere Morrowind'in gelmesiyle dikkatim dağılmasaydı olacaktım, ama 10. yıl sayısında çekiliş için gerekiyormuş, ben de bahane bahanedir diyerek atladım. Bu kez sorunsuz olmayı planlıyorum, gerçi ace geçmişimi de inkar etmeyeceğim. Ace'siz nikim görülmemiştir zaten benim, ama ondan bahsetmiyorum, bu sefer açık seçik revan'ın da dediği gibi "bizim tayfadan" olduğumu belirttim, yani MSN'imde temizlemediğim şahısların oluşturduğu tayfadan, Utku, Berk, Hüseyin, Rebiş vs. Neyse ne diyorduk? Evet, zaman. Yani, görüyorsun ya, unuttuğun zaman bir sırrı saklamak çok kolaydır. Ben genelde bu yönteme başvururum, lakin bu yöntem bende şekilli görüldüğü gibi unutkanlığa yol açabiliyor, kasten unutma zamanla istemsiz unutmaya yol açıyor. LEVEL forumlarının benim için taşıdığı hissiyatı da unutmuştum, pek de mutluydum -bu arada emmeyi umduğum buz az önce erimiş bir şekilde gözüme çarptı, yıkıldım- fakat işte bu olay beni tekrar üye etti. Şimdi orada tartışmak hoşuma gidiyor. Yazın beni görmüştün blog, biliyorsun. 50 tane falan LEVEL üyesiyle tanışıyordum, hepsiyle muhabbetim yoktu, evet, ama Admin'ler, Mod'lar tanıyordum. Güzeldi yani, nasıl diyeyim, ilköğretim yıllarımın tersiydi yani. Heheh. Ama tabii okul başlayınca gerçek dünyaya indim, aslında, itildim. Ama bunlar önemsiz, kin tutamıyorum ben ne de olsa. (Bu arada Deep Purple'ın solisti çok içli bir şekilde çığırıyordu az önce kulağımda.) Ama işte dediğim gibi, aslında seviyordum.

Ama aksi var bir de olayın. Eğer hafızanız sizinle işbirliği yapmazsa olan oluyor. Yani? Bir halt olmuyor. Resmen acı çekebilirsiniz, ben biliyorum. O kötü anı aklınıza geldi mi, utanırsınız. Mesela duş alırken sabah utandım ben, yeni tanıştığım bir arkadaşa Ar-El'den gelen yöntemleri kullanarak "Ben senin karen kadar kızla çıkmışımdır hulen!" dediğim için, Ar-El'de böyle hayatta kalınıyordu da, Hüseyin Yıldız'da değil. (tabii ki muhabbet açıldı da dedim, böyle merhaba dedikten sonra değil.) (ve not olarak düşeyim, çıkmamışım.) Utandım yani. Püh ulan dedim kendi kendime. Mesela bu resmen nedir? Hafızanın kalleşliği.

Sabah da ders çalışırken blog'a çok içli ve derin bir yazı yazmayı planlamıştım, bu gudik şeyin aksine, (dikkat edin ilk paragrafta çok düşüncem koptu, resmen papağan gibi aynı şeyleri söylüyorum dönüp dolaşıp, müzikten de olabilir bu, revan'ın başımın etini yemesinden de) (adam Imperial March çalmak istiyor lan, ne denir ki buna?). Ama unuttum. Mesela belki o yazıyı yazsam taş gibi Ukraynalı bir kız o yazıyı okuyup Esenkent'e gelecekti beni aramaya? (Oha lan hadi İstanbul neyse de Esenkent...öh) (gerçi İstanbul Merkez'den daha yakınız Ukrayna'ya lan..hın hın hın.) Ama işte hafızam sağolsun unuttum neydi o yazı. Belki şu an Metallica - One (S&M) dinlemesem hatırlardım da, neyse Jeymz iyi gidiyor şimdi, bozmayalım. Natalya Natruşkova da artık affetsin beni (isim nereden çıktı bilmiyorum, ama natruşkova güzelmiş).

İşte böyle. Böyleyken böyle lafı da çok güzeldir ha, bak aklıma geldi. Dırıdırırdırırdırırdırıdırı. Yapamadım, One'ın riff'ini. Darknıs! İmprizınıng mi! Ol ay si ebsulut harır! Ay kenat liv! Ay kenat day!

Birşey birşey.

Böyleyken böyle blog, n'aparsın? Neyse haydin.

Yorumlar

Popüler Yayınlar