To be honest, I really don't care.
Kendimizi ifade etmek için çırpınıyoruz, farkında mısınız? Ne yaptığımız önemli değil, ne iş yaptığımız ya da hobilerimiz. Hepsi, kendimizi dünyaya duyurmak için bir başka araçtan başka birşey değil. Bazımız şarkı söylüyoruz, bazımız riff yazıyoruz. Bazımız hikayeler üretiyor, bazılarımız ise filmler çekiyoruz. Top oynuyoruz, modayı takip ediyoruz, özenti oluyoruz, filozof oluyoruz, istediğimiz herşey oluyoruz. Ama temelde hep aynı amacı güdüyoruz. Kendimizi ifade etmek. Ben buradayım demek. O kadar muhtacız ki takdir edilmeye ve farkedilmeye. Saklamaya çalışıyoruz, öfkemizle ve bilimum duygularla üstünü örtmeye çalışıyoruz ama temeldeki aynı şeyi atamıyoruz, silemiyoruz. En temel içgüdümüzü, egomuzu birilerine anlatma dürtüsünü yokedemiyoruz bir türlü.
***
Su, bu dünyada bir dengesi olmayan tek şeydir. Geriye kalan herşeyin kötü ve iyi yanları vardır, tamamen herşeyin, ama su... Su saftır. Su size yaşam verir, bitkilere yaşam verir, dünyaya yaşam verir, fakat hiçbir çürümüş yanı yoktur. Hiçbir kötü tarafı yoktur ve dünya adındaki tahtıravallideki tek saf şeydir. Su, bu dünyadaki tek mükemmel şeydir. Su, arkanızdan iş çevirmeyecek tek şeydir, su bu dünyadaki tek dürüst şeydir ve en önemlisi su, güvenebileceğiniz tek şeydir bu dünyada. Su yaşamın temsil ettiği herşeyin mükemmel kesilmiş yarısıdır.
***
Zekamın bana varlığını hissettirdiği zamanlara bayılıyorum. Kendimi ifade edebiliyorum o zaman çünkü. Belki anlamıyorsunuz ama, benim herşeyim yazmak. Kişiliğimin saklanmış yarısı, beni dengeleyen çizginin sol ucu. Ve onu yaşatmak için zekama ihtiyacım var.
***
Acetaminophen aldı başını yürüdü. Ben sanırım şu an Yiğitcan'dan çok Ace olmak istiyorum. Aralarındaki fark ne peki biliyor musunuz? Onları tanıyan insanlar. Yiğitcan'ı da, Ace'i de onları tanıyan insanlar şekillendiriyor. Ama yeni birşey yaratmıyor bunlar, sadece birkaç taşı oynatıyorlar. Kimse Yiğitcan'ın Christopher Nolan'ın bütün filmlerini seyretmiş olduğunu, Smashing Pumpkins ve Dead Kennedys'i çok takdir ettiğini ya da bir Alan Moore geek'i olduğunu bilmiyor mesela. Ama kimse de Ace'in ömrü boyunca hiç ders çalışmadığını, basketbolda okul takımının pivotuna sayı attırmadığını, hocaların gözünde bir haylaz-ama-sevilesi öğrenci olduğunu bilmiyor. Dengeyi görebiliyor musunuz?
***
Bir noktadan sonra, ufak ufak başlayan kar tanelerinin yuvarlanışını dikkatle takip ederseniz, hayatı bir kulp şeklinde yaşadığınızı farkediyorsunuz. Hayat, önceleri siz iken, belli şeylere söylediğiniz yalanlar, belli şeylere takılan kulplar yüzünden yavaşça sizin önceden belirlediğiniz bir tiyatroya dönüşüyor. Önünüze çektiğiniz bir kukla oyunu. Siz sadece yaptığınız hareketleri isteiğinize göre bir sınıfa koyuyorsunuz, onlara bir sebep veriyorsunuz. Hayat, yapılan farklı şeylerin, toplumsal değerlere uysun diye dışarıya vurulmaya uyarlandığı bir vodvil oluyor çıkıyor.
***
Şu soruyu hiç sordunuz mu kendinize bilmiyorum, ama bu soru, benim kafamda bir yere oturmayan ve genelde çabucak geçiştirdiğim bir soru. Hazır mısınız?
Allah bizi neden yarattı? Neden yürüyen, konuşan ve öldüren birşeyler yaratma ihtiyacı duydu? Niye? Neden?
***
Gözlerimi kapatmak istiyorum. Gözlerimi kapatıp bir anlığına çalan müziğe batmak istiyorum. Yüzümdeki şapşal tebessüm ile öylece kaybolmak istiyorum. Gözlerimi kapatmak istiyorum ama herşeyden çok.
***
Life is nothing, save what we imagine after staring at it for too long.
***
Su, bu dünyada bir dengesi olmayan tek şeydir. Geriye kalan herşeyin kötü ve iyi yanları vardır, tamamen herşeyin, ama su... Su saftır. Su size yaşam verir, bitkilere yaşam verir, dünyaya yaşam verir, fakat hiçbir çürümüş yanı yoktur. Hiçbir kötü tarafı yoktur ve dünya adındaki tahtıravallideki tek saf şeydir. Su, bu dünyadaki tek mükemmel şeydir. Su, arkanızdan iş çevirmeyecek tek şeydir, su bu dünyadaki tek dürüst şeydir ve en önemlisi su, güvenebileceğiniz tek şeydir bu dünyada. Su yaşamın temsil ettiği herşeyin mükemmel kesilmiş yarısıdır.
***
Zekamın bana varlığını hissettirdiği zamanlara bayılıyorum. Kendimi ifade edebiliyorum o zaman çünkü. Belki anlamıyorsunuz ama, benim herşeyim yazmak. Kişiliğimin saklanmış yarısı, beni dengeleyen çizginin sol ucu. Ve onu yaşatmak için zekama ihtiyacım var.
***
Acetaminophen aldı başını yürüdü. Ben sanırım şu an Yiğitcan'dan çok Ace olmak istiyorum. Aralarındaki fark ne peki biliyor musunuz? Onları tanıyan insanlar. Yiğitcan'ı da, Ace'i de onları tanıyan insanlar şekillendiriyor. Ama yeni birşey yaratmıyor bunlar, sadece birkaç taşı oynatıyorlar. Kimse Yiğitcan'ın Christopher Nolan'ın bütün filmlerini seyretmiş olduğunu, Smashing Pumpkins ve Dead Kennedys'i çok takdir ettiğini ya da bir Alan Moore geek'i olduğunu bilmiyor mesela. Ama kimse de Ace'in ömrü boyunca hiç ders çalışmadığını, basketbolda okul takımının pivotuna sayı attırmadığını, hocaların gözünde bir haylaz-ama-sevilesi öğrenci olduğunu bilmiyor. Dengeyi görebiliyor musunuz?
***
Bir noktadan sonra, ufak ufak başlayan kar tanelerinin yuvarlanışını dikkatle takip ederseniz, hayatı bir kulp şeklinde yaşadığınızı farkediyorsunuz. Hayat, önceleri siz iken, belli şeylere söylediğiniz yalanlar, belli şeylere takılan kulplar yüzünden yavaşça sizin önceden belirlediğiniz bir tiyatroya dönüşüyor. Önünüze çektiğiniz bir kukla oyunu. Siz sadece yaptığınız hareketleri isteiğinize göre bir sınıfa koyuyorsunuz, onlara bir sebep veriyorsunuz. Hayat, yapılan farklı şeylerin, toplumsal değerlere uysun diye dışarıya vurulmaya uyarlandığı bir vodvil oluyor çıkıyor.
***
Şu soruyu hiç sordunuz mu kendinize bilmiyorum, ama bu soru, benim kafamda bir yere oturmayan ve genelde çabucak geçiştirdiğim bir soru. Hazır mısınız?
Allah bizi neden yarattı? Neden yürüyen, konuşan ve öldüren birşeyler yaratma ihtiyacı duydu? Niye? Neden?
***
Gözlerimi kapatmak istiyorum. Gözlerimi kapatıp bir anlığına çalan müziğe batmak istiyorum. Yüzümdeki şapşal tebessüm ile öylece kaybolmak istiyorum. Gözlerimi kapatmak istiyorum ama herşeyden çok.
***
Life is nothing, save what we imagine after staring at it for too long.
Rorschach - Watchmen
And if you gaze into the abyss, the abyss also gazes into you.
Friedrich Wilhelm Nietzsche
Yorumlar
Belki de benimki bana özel bir yorumdur, belki çoğu insan sadece "ben de burdayım" demek için ifade ediyordur kendini.
*Su ışık kırılmalarına yol açabilen bir element. Bu yüzden derin sandığın birikintinin sığ, sığ sandığın nehrin derin olduğunu farkettiğinde aslında tüm saflığına rağmen suya güvenmemen gerektiğini düşünebilirsin.
Bulanıklaşmadığı ve saf kaldığı sürece, tsunami yaratıp öfkesiyle yaşam verdiklerini katletmediği sürece, su belki güvenilmeyi hak ediyordur.
*Zekan, beynindeki fırtınaları kağıda dökebiliyorsa, yaz durmadan, okuyan çıkar. Okuyan olmasa da, kendini geliştirmiş olursun.
*Yiğitcan'ı tanımıyorum ama Ace benden olgun geliyor bana.
*Allah bizi neden yarattı... Zor soru. Belki de kendimizi dahi şaşırtacak bizi keşfetmemiz için. Bir Dünya dolusu, olaylara milyarlarca farklı şekilde yaklaşan, bir sürü beyin. Her an değişiyor, büyüyor, her saniye yeni fikirler doğuyor, fikirler ölüyor.
Gelmiş geçmiş eserlere bakarsak, iyi ki de yaratmış diyebiliriz. Çünkü yaratmasaydı Mozart'a, Da Vinci'ye, Tim Burton'a ya da en azından annemizin yemeklerine hayran olamayacaktık.
"Birilerinin bişiler üretmesi için" diye sözü kısa keseyim. her ne kadar, yoketmeye programlı olsak da, ürettiğimizde mucizeler yaratıyoruz.
cok cok cok ozur dilerim boyle kufrettigim icin, belki hic hoslanmiyorsun blogunda kufurden. ve belki bir yil once yazilmis bir yazinin altina yorum yazmak aptalliktir.
her ikisi icinde ozur dilerim simdiden, sucu saatlerdir okudugum yazilarina, saatin gecenin bir yarisi,benim de uykusuz ve sabirsiz olmama atiyorum, sende onlari sucla.
ama hassiktir ya. soyle kocaman icten bir sekilde.
o kadar garip ki hayat, cidden oyle.komik olan ne biliyor musun senle ben nerdeyse ayni zamanda varmisiz bazi sonuclara, cunku dusunmenin sonucu budur, bazi sorulara ve cevaplara ulasirsin ve ben inanamamazlik icerisinde bakiyorum yazdiklarina . inanamiyorum cunku bu kadar benzerlik normal degil. elbette dusunen insanlar vardir, varliklarinin farkindayim ama bu kadar benzer bir...aklima sozcuk gelmiyor
bolunmus kisilikler, hayir bolunmuslukten cok, cevreye gore degisen karakterler. aslinda sansli oldugunu soyleyebilirim, cunku her ne kadar ayri olsalarda, ikiside saglam olan karakterlerin var, siginabilecegin.ben kendimle basbasa kalsam, kim oldugumu sorardim kendime (tanriya sukur artik degil) en azindan bir temel edindim..farkliliklar yok demiyorum (ozelliklede yazdigin su hikayeyi(90 yillik tek hukumet) okuduktan sonra, benim olmayacagim kadar karamsar olmussun) ama benzerlikler cok cok fazla.inanamiyorum.
anlamsiz yazdim. ama belkide anlarsin arkadasim, cunku garip bir sekilde, insanlarin anlamayacaklarini dusundugum yazilarimi anlayacagina inaniyorum.
ama sana sunu soylememe izin ver. kim olursak ne olursak ne kadar farkli olursak olalim.olmusuzdur.var ettigimiz her aliskanligimiz her davranisimiz vardir, sebepleri ne olursa olsun. ve bir hayati yasamak icin oburunden vaz gecmek gerekir.
yada buna inaniriz. ilk kez sunu sorguluyorum. eger bizi butun farkli yalanci sahtekar ama bir o kadar da gercek yanlarimizla kabul edecek ve sevecek arkadaslarimiz olsaydi? bizi anlayacak? (sonuncusu amma da utopik olsada:) )
o zaman bir sey degisir miydi?
kendimizi daha iyi hisseder miydik?
kendini daha iyi hisseder miydin?
cunku ben (senin durumunda) sahip oldugunu idda ettigin ve benim suphe duymadigim her iki kisiyide cok rahat hayal edebiliyorum, sakladigin ve one surdugun iki kisiyide.
ve arkadasim (belki ilerde dostun olurum, olmayi da isterim ama bu baska bir konu) ben ikisini de sevdim.daha dogrusu seni.
aciklamak zor ama anladin:)
sanirim
1 yil ve biraz daha sonrasindan yorum yapan insan, sevgiler
not: tanri neden yaratti olayine gelince...o tamamen ayri bir dal :) bir ara oturup konusmaliyiz derim.kendine iyi bak