C'mon Alex, you can do it! C'mon Alex, there's nothing to it! If you are something, don't ask for nothing! If you're nothing, don't ask for something!

Kendimi dışavurmaya ihtiyacım var.

Merhaba. Kağıt, kalem, beyaz sayfa, kalın font, italik, altı çizgili, kırmızı yazı, siyah, belki beyaz, harflerin arasına gizlenmiş o halde, belki de renksiz, yani yok, eğer renkler bilgisayar dünyasında var olmanın tek ön koşuluysa. Merhaba. Her kimsen, her neredeysen, yani yaşıyor veya yaşatılıyorsun demiyorum ama, sen oradaysan, basitçe, sakince, tek işin gücün orada olmaksa, veya başka yerde olmayı düşünüyorsan, kolların bir yöne giderken sen ellerinin tutacağı şey için kafanda başka bir şey kurmuşsan, yoksan ya da, ya da yok gibi yapıyorsan, çünkü yaptım ben daha önce yok gibi, çok güzeldi, ama sen yapıyorsan sende de güzeldir eminim, yani işte tüm bunlarsa, anlaşılıyorsa, nevrotik değilse yazdıklarım gibi, merhaba.

Merhaba. Havalıysan merhaba, ne diyeceğini çözdüysen, anlıyorsan dünyayı, ya da en azından anlıyormuş gibi yapabiliyorsan, merhaba sana. Dünyaya hoş geldin. On dakika veriyorum sana, ya da, belki de, sadece on saniye yeter mi? Yetmiş belli ki. Görüyorsun değil mi? Hayır mı? Eh on beş saniye o zaman. Şimdi görüyorsun değil mi? Etkileyici. Benim görmem bir buçuk yılımı almıştı.

Gördüğün şu ki, yani görüyorsun ama görmüyormuşsun gibi anlatmam gerekiyor çünkü takdir edersin ki yokluğun, yani varlığının yokluğu, gözlerin de yok demek oluyor, bu da gördüklerinin varlığı konusunda çok ciddi şüpheler yaratıyor ben de, yani bu yüzden anlatıyorum ki, daha doğrusu anlıyorum ki, gördüğün şey her şeyi çözmeye aslında dünden daha fazla yaklaşmış olmadığın. Ya da öyle demeyelim, içimde hala oraya varabileceğime dair bir kararlılık var zira, aslında umut da diyebilirdim, ama umut demedim, kararlılık dedim, çünkü o an gözlerimi, yani var olmayanları, aşağıya çevirdim ve gördüğüm şey kararlılıktı, daha doğrusu kararlılığa benzer bir şeydi, ya da, daha iyi ifade etmek gerekirse, ben bir şey gördüm ve onun için kullanılacak en iyi kelime kararlılıktı, ve bu yüzden, yani bu kararlılık yüzünden, onun için kullanılacak en iyi kelmenin kararlılık olması yüzünden değil, o kararlılığın orada olması yüzünden, ki şu an kararlılık kelimesini haddinden fazla kullanmaya yaklaştığımı fark edip asıl konuya girmem gerekiyor, ilk cümlelerde görüdğünü söylediğim şeyi her şeyi çözmeye ne kadar yaklaşırsan yaklaş, ne kadar her şeyi çözdüğünü hissedersen hisset, her zaman düşüyorsun olarak değiştirmek istiyorum. Çünkü düşüyorsun gerçekten, mesela ben, en her şeyi çözdüğümü hissettiğim anda, yani okulumu kazandığım, oyungezerde yerimi sağlamlaştırdığım, arkadaşlıklarımı garanti altına aldığımı ve onlardan bir ömür vaz geçmeyeceğimi sandığım anda düşmüştüm, önce okul benden bir sene öteye itelenmişti, sonra oyungezerden kopmaya başlamıştım ve arkadaşlarım terk etmişti beni ve biraz da ben onları terk etmiştim. Şimdi her şey fena değil gerçi, yani okuldayım, oyungezer fena gitmiyor, gerçi bazen gitmemesi gerektiğini düşünmüyor değilim, yani fena gitmemesi değil, hiçbir yere gitmemesi gerekiyor sanki bazen, sanki bazen her şeyi bırakmalıymışım gibi, ama zaten konu da o değildi, daha doğrusu üçüncü gündem noktası o değildi, evet, arkadaşlarım var, en azından bir iki tanesinden eminim, onun dışında hayat devam ediyor, bazıları için daha fazla, özellikle en yakın arkadaşlarımdan ikisinin hayatlarına son hızda devam ettiklerini görüyorum, bu da beni çok mutlu ediyor, en azından birininki, o hayattaki en iyi arkadaşlarımdan biriydi muhtemelen, öyleydi yani, umarım kırmamışımdır onu. Daha mı az nevrotikleştim ben? Belki. Muhtemelen yazacaktım mesela buraya, ama tam bir üst cümledeki, daha doğrusu bir üst satırdaki, çünkü bu yazıda cümleler haddinden uzun ve virgüllü oldukları için üst cümle kavramı pek bir muğlaklaşıyor, o yüzden üst satır daha iyi bir şey, daha iyi bir tanımlama cümleciği, o yüzden üst satırdaki muhtemelenle örtüşüyor demek istiyorum cümle başında yazmak istediğimi belirttiğim muhtemelen için, hatta diyebilirim, tekrar yani, üst satırdaki muhtemelenle örtüşüyor benim muhtemelenim, o yüzden tekrar yazmıyorum. Gerçi üst satır diye bahsettiğim satırla şimdiki üst satır arasına on beş satır girdi ama olsun, en azından cümlemi tamamlayabildim. Zaten ikisi de benim muhtemelenimdi, birinden benim muhtemelenim diye söz edip diğerini öksüz bırakmak yakışık almadı.

Şimdi okudum yazdıklarımı, kafamda birkaç tanıdık yazarla karşılaştırdım, hiçbiri basılı yazarlar değildi, biri biriydi zaten, bir diğeri de başka bir biriydi, ikisi de farklı sebelperden birilerdi zaten, ama sebelperden kelimesi sebelperden diye yazılmıyordu, sebeplerden diye yazılıyordu, ki üçüncü kez sebelperden yazıyordum, kimse artık bu sebelperden, hatta bir an doğru yazdım diye lanse ettiğim sebeplerdeni de yanlış yazdım sandım, hatta yanlışı da yalnış diye yazıyordum, ilk öğrendiğim imla gimmick'i buydu oysa ki, gerçi gimmick yabancı bir kelime ama, olsun, bence gayet uydu oraya, uymasa bile bu yazıda olabildiğince az backspace kullanmak istiyorum, her ne kadar son on beş harften onunda backspace'e bir kere basmış olsam da. Ne kadar hızlı yazıyorum ben? Yani, soru olmamalıydı bu, bilmiyormuşum gibi sordum ama, yani şaşırmışım gibi, bilmiyormuş değildim çünkü, tecahül-i arif olmalı bu. Biri? Leri? Yardımcı olur musunuz? Sizin yazım tarzınız bu, ben kaybediyorum sanırım. Var mıydı bir sırrı?

Yoruldum.

yoruldum.

hayatla dalga geçiyormuş gibi yapmak güzel gerçekten. her cümleni başka bir cümleyle kesmek, bunu yaparken cümle kesmek için kullanılan noktalama işaretlerini unutup virgül kullanmak, eğlenceli belki. ama yoruldum. insanların eğlenip eğlenmediğini merak etmekten yoruldum, çocukluk travmalarına takılıp kalmaktan yoruldum, geçmişimin beni bu derece net sınırlarla tanımlamasından yoruldum. izin vermek istemiyorum artık hiçbir şeyin beni tanımlamasına. kendimi tanımlamak istiyorum. bir tarz, bir konuşma şekli... bırakmam gerekiyor sadece. insanlar ne düşünüyorlarsa düşünsünler, ben konuşayım, müzik hakkında, insanlar istemiyorlarsa da, istiyorlarsa da, konuşayım. çünkü şu an kafamdan "müzik bilgisi benim onda birim olan insanlar bile rant yapıyor, ben niye yapamıyorum" diye bir düşünce geçirecek kadar sığım ben. bunu düşünecek kadar umursuyorum başka insanların ne düşündüğünü.

umursamıyormuş gibi yapmak mümkün neyse ki.

sebelperden'e selamlarla.

Yorumlar

Popüler Yayınlar