gece geç saatler. bayadır dokunmamıştım nutopia'ya. ne tahrik etti peki beni yeniden? paketin kıyısında köşesinde kalmış bir iki sigara, zihnin ucunda berisinde sıkışmış bir kendini ifade etme isteği, gecenin bu saatinde güneşin doğuşuna yaklaşmanın muazzam yalnızlığı ve güzel bir karanlık. bir insanın odasının ne kadar az karanlık olduğunu daha karanlık bir odada yatmaya çalışınca fark etmesi ne acayip. metafor yapmıyorum, gerçekten. şu an evde bulunmayan ev arkadaşımın odasında yatmaya çalışınca fark ettim bunu. amy winehouse'a falan bağlamayacağım, oda hakikaten karanlıktı ve ben içerisinde uyumaya çabalarken fark ettim bunu.
güzel birkaç kelime geçesim var kayda. ses çıkar mı çıkmaz mı bilmiyorum, nedense uzun zamandır yaptığım her şeyin herkese ulaşan bir sesi olması konusunda dayanılmaz bir dürtüm var. ton bakımından değil, yükseklik olsa olsa. herkesi korkutan bir bağırma da değil, saygı içerisinde büyüyen bir korku değil amacım, herkesin duyabileceği bir ses, sanki herkesin evinde benim mikrofonuma bağlı bir hoparlör varmış gibi. bak. ne kadar güzel bir imge benimkisi. ne kadar güzel bir imge iki sigara nefesi arasında yarattığım.
chrome ya da blogspot devamlı kelimelerimin altını çiziyor. sana mı inat yapacağım chrome veya blogspot, çiz çizebildiğin kadar. benden daha kelime çıkmaz zaten gecenin bu saatinde. bir sigara bir de sigarayla başlayan nereden geldiği bilinmez bir karın ağrısı yeter bana. daha uyunacak, sabah beklenecek. en pis hisler gecenin bu saatinde karın ağrısıyla geliyorlarmış ya hani. öyle bir şey işte.
Yorumlar