vay anasını.
vay anasını yani. ne kadar kelime varmış burada. ne kadar kelime dokunulmadan bırakılmış peydahlandıktan sonra. ne kadar garip ve yapay geliyor tekrar buraya yazmak. aydınlık bir odada, hayatımın nispeten bir hayli aydınlık bir zamanında en karanlığımı anlattığım yere bir şeyler dökmeye çalışmak ne acayip geliyor. anlatabilecek miyim bilmiyorum. kelimeler daha net canlanıyorlar kafamda. kelimeler bana kendilerini getirmiyorlar, ben onları arayıp buluyorum sanki.
bir müzik mi gerekiyordu illa ki buraya dönmek için? buraya bir şeyler anlatmak için illa geçmişe dönüp yazdığım her şeyi didik didik ettikten sonra daha fazlasını döşemediğim için utanmam mı gerekiyordu? çok garip bu. bu yazma biçimi, bu ifade, bu anlatım, bu özlem geçmişe duyulan ve bu seçim kelimeler arasında yapılan. eskisi kadar otantik olur mu bilmiyorum. eskisinden çok daha duyarlı olduğu kesin. kendimi kapatmadan yaptığım her şey gibi, eskisinden çok daha fazla hisseden bir şey olduğu kesin. hissettiği şey eskisi kadar yarım değil sadece. eskisi kadar yeşil değil. anlatabileceğimin en fazlası bu galiba.
altı yıldır buralardayım. bu kelimelerle bir şeyler anlatmaya çalışıyorum. bu sayfalara bir dert dökmeye çalışıyorum. altı yıldır bir veya öteki şekilde bir dert beyan etmeye çalışıyorum. ne acayip. arada ne yaptığımı ve bunu neden yaptığımı unutmam ama yapabildiğimi hiç unutmamam ne acayip. bileklerimin uzun süredir bu pozisyonda oturup bir şeyler yazmaya çabalamamış olmaktan deli gibi ağrıyor olmaları da, tek kelimeyle, biraz fazla kullanmanın da şerefine, ne kadar garip.
her şey iyi. her şey yolunda. merak etmeyin beni. herkes iyi davranıyor son zamanlarda.
Yorumlar