silent knife, unholy knife; I've fallen for the black outside my window
kaybetmek ya da çarpılmak ya da yıkılmak var olduğun yere; var ki bunların hiçbiri yetişememek kadar kötü değil. koşar adam giden hayatın arkasından el açarak bakan adam olmak, sen dururken bir şeylerin ilerlediğini hissetmek. bu en kötüsü gerçekten de mağlubiyetlerin.
her şey kafada başlayıp, kafada bitiyor; bu da bu derece biliniyorken aslında önemli değil neyin gerçek olup olmadığını tartışmak. yoruma açık bir şey hayat ve yavaş bir şey bazen yorum yapmak. olaylar yaşanıyor, olup bitiyor, hâlâ anlatamıyor yaşayan kişiler. anlamasına daha çok durak var, önce bir kelam durağında inmesi gerekiyor. bakması lazım etrafına, ayaklarının üzerinde durduğu yeri süzmesi lazım. peş peşe eklemek yetmiyor bazen. bir de o peş peşelerin altına gizlenmiş zeminleri etüt etmek gerekiyor.
yetişememek, en kötü olan bu.
her şeyi yapmaya çalışmakta bir sorun yok, yapmaya çalıştığın şeylerde başarısız olmanın da bir edebi ve adabı var. bu edep ve adabı tutturduğunda da aslında sıkıntı yok kaybediyor olmakta. ama insanı bunaltan, dilinden hürriyeti alıp bileğini karyola demirine bağlayan şey her şeyi tek başına yapmaya çalışmak. kafanı gömmek istiyorsun bazen birinin kucağına. bir akşam kapıyı açıp, başına gelen her küçük şeyi dünyanın sonunu getirecekmiş gibi bir hırsla anlatmak istiyorsun ve istiyorsun ki duyan kişi de onaylasın bunların haddinden fazla sızdırdıkları sıkıntı damarını. istiyorsun ki tasdik edilsin çektiğin hayal ürünü acılar, çünkü o hayal ürünü acıların bir ucunda bir adam var. o acılar hayal ürünü olduğu kadar o ve onun gibi tüm adamlar hayal ürünü kalacaklar. istiyorsun ki önce acılar anlaşılsın, kabul edilsin ve içselleştirilsin. sonra da sen. senin olduğun tüm kişiler.
bir varlığını bağırma ihtiyacı. duyan belki olursa diye.
yaz işte. yaz yani. en kötü bu var, burada. tüm dünya bir anda yakıp yıkılsa bile bu var parmaklarımın ucunda. ne yazacağını düşün o an yazamıyorsan. düşündükçe yaz. yazamadıkça zaten düşünmeye devam edeceksin. melodi kulağında. susmayacak. susmaya lüzum da olmayacak.
hayatımda girdiğim her kuytu delikten yazarak çıktım bugüne kadar.
başka da bir şey gerçekten bilmiyorum.
her şey kafada başlayıp, kafada bitiyor; bu da bu derece biliniyorken aslında önemli değil neyin gerçek olup olmadığını tartışmak. yoruma açık bir şey hayat ve yavaş bir şey bazen yorum yapmak. olaylar yaşanıyor, olup bitiyor, hâlâ anlatamıyor yaşayan kişiler. anlamasına daha çok durak var, önce bir kelam durağında inmesi gerekiyor. bakması lazım etrafına, ayaklarının üzerinde durduğu yeri süzmesi lazım. peş peşe eklemek yetmiyor bazen. bir de o peş peşelerin altına gizlenmiş zeminleri etüt etmek gerekiyor.
yetişememek, en kötü olan bu.
her şeyi yapmaya çalışmakta bir sorun yok, yapmaya çalıştığın şeylerde başarısız olmanın da bir edebi ve adabı var. bu edep ve adabı tutturduğunda da aslında sıkıntı yok kaybediyor olmakta. ama insanı bunaltan, dilinden hürriyeti alıp bileğini karyola demirine bağlayan şey her şeyi tek başına yapmaya çalışmak. kafanı gömmek istiyorsun bazen birinin kucağına. bir akşam kapıyı açıp, başına gelen her küçük şeyi dünyanın sonunu getirecekmiş gibi bir hırsla anlatmak istiyorsun ve istiyorsun ki duyan kişi de onaylasın bunların haddinden fazla sızdırdıkları sıkıntı damarını. istiyorsun ki tasdik edilsin çektiğin hayal ürünü acılar, çünkü o hayal ürünü acıların bir ucunda bir adam var. o acılar hayal ürünü olduğu kadar o ve onun gibi tüm adamlar hayal ürünü kalacaklar. istiyorsun ki önce acılar anlaşılsın, kabul edilsin ve içselleştirilsin. sonra da sen. senin olduğun tüm kişiler.
bir varlığını bağırma ihtiyacı. duyan belki olursa diye.
yaz işte. yaz yani. en kötü bu var, burada. tüm dünya bir anda yakıp yıkılsa bile bu var parmaklarımın ucunda. ne yazacağını düşün o an yazamıyorsan. düşündükçe yaz. yazamadıkça zaten düşünmeye devam edeceksin. melodi kulağında. susmayacak. susmaya lüzum da olmayacak.
hayatımda girdiğim her kuytu delikten yazarak çıktım bugüne kadar.
başka da bir şey gerçekten bilmiyorum.
Yorumlar