it's all done except the last chapter

bir gün yalnızdım.

karanlığın içinde toz ve gaz bulutları gibiydi hayatım, anlamsız ve süreksiz ve çoğu zaman itiraf etmeliydim ki gereksiz. bunlar üst üste eklenmesi zor şeylerdi elbette, ekleyememiş olmanın ayıbı yoktu. ekleyebiliyor gibi görünenlere gıpta etmemek zordu sadece, tek şikayetim buydu. sordular, bunu da sordular aslında ama söyleyemedim. düşmek bir şeydir, demişti çünkü biri, ama bunu itiraf etmek ise bambaşka.

her şeyin içinden geçen bir çizgi varsa eğer, ki varsa bu çizgi bütün hepimizdir ve hepimiz aynı rayın demiriyiz demektir, bu çizgi beni bulmuyor gibi görünüyordu. bu çoğu zaman böyle miydi, yoksa ben miydim bunu böyle eden? bir önemi yoktu tabii ki. ben yalnızdım sadece ve tek aradığım şey bir parça şefkatti.

eksik olduğundan değil. hiçbir şey hiçbir zaman eksik değildi. olması gerektiği yerdeydi her şey, sol bileğimden dirsek sapıma kadar her renk doğru nakşedilmişti. ama görmekti mesele, görüp de hissetmekti. bir gün yalnızken ben, yalnız olmadığımı görebiliyor ve duyabiliyordum aslında. dokunabiliyor, koklayabiliyordum insanları. insanlar gelip geçiyordu etrafımdan ve insanlar bakıyorlardı bana, bana sorular soruyorlardı, ama sorular uzaktaydı, öyle yanıyordu ışıklar kafamda. herkesin söylediği her şey laf değildi, çoğunluğu gürültü gibi geliyordu. sevildiğimi bilirken sevilmiyor gibi hissediyordum kendimi, sevilmiyor olsam belki sevilmemenin ne demek olduğunu bilirdim. ama yalnızdım işte kendi kemirgen köpüğümün içinde. bir gün değil, pek çok gün süresince; ömrümün yetip dilimin döndüğü ölçüde, güruhun içinde ve doğal olan her şeyin tam dışında, sakince ve sessiz gümbürtülerin arasında, saatlerce ve haftalarca ve yalnızca yalnızdım ben.

sonra bir es oldu müzikte. tüm enstrümanlar sustu.

birkaç ay sürdü bu sükunet. öyledir, öyle bir şeydir es. öncesindeki müzikten çok, sonrasında gelecek olan belirler anlamını. benim için bu es, peşi sıra gelenle, yükselen yaylılarla, ritmi kısalan davullarla ve bir anda tüm bedeni saran çığlıklarla anlamlıydı. benim için es, sonrasında konuşana göre biçilen bir değerdi ve sonrasında konuşan susmuyordu hiçbir zaman, susmayı bırakmadı, susmasını istediğim zamanlar çok oldu ve çok yaşandı ama hiçbir zaman kelimeleri bitmedi; ben onları duymayı kestiğimde bile.

müzik geri geldi ve bir daha hiç tam anlamıyla yalnız olmadım ben.

bugün damarlarımda hâlâ aynı şarkı var. emin olun ki üzerinde tortu yapmış tüm et ve kas ve lif ve kemikler değişti. şarkı aynı. şarkı değişmedi. bir gün değişir mi bilmiyorum, ama her şarkı gibi onun da bir finali olacak. tekrar bir es daha verecek, bir daha yükselecek. sonra da susacak sonsuza kadar. sustuğunda da olan her şey olmuş, olmayanlar ise unutulmuş olacak.

bir gün yalnızdım. belki bir gün yine yalnız kalırım. o zaman anlaşılır bir daha yalnız olup olmayacağım.

Yorumlar

Popüler Yayınlar