It feels so good to share my pain.

Her zaman şurada burada "dünyadaki en önemli şey" öbeğiyle başlayan cümleler görür dururum. Bu belirlenebilecek birşey değildir tabii ki, ama herkesin bir fikir koymaya hakkı da vardır. Bazıları "seçim" der, bazıları "kader", bazıları ise "inanç". Hepsinin kendince hakları var,
ama aslen en önemli şey kontroldür. Kontrolünüzde olmayan herşey sizin zararınızadır ve kontrolünüzde olan herşey size kısa veya uzun vadede yarar getirir.

***

Tuna Kiremitçi Vatan'daki köşe yazılarında benim To Be Honest I Really Don't Care başlıklı yazımdaki tarzı seçmiş kendine tarz olarak, ben de halihazırda o giriyi en iyi yazım olarak bellemişken dönmekte sakınca görmedim. Gerçekten de çok hoş bir yazıydı o yahu.

***

Kalıplardan uzak kalmışım, beynim geri dönüp bu yazıları oturtacak bir bilinçaltı-eleştiri-kalıbı arıyor. Fakat dönüp dönüp bulduğu şey karanlık. Ve karanlık ona geri bakıyor.

***

Gözümün önünde "You Are Victorious" yazısı yanıp sönmekte. Bir nesil olarak popüler kültürdeki etkimizi göstermeye başladık. Bizim neslimize (88-94 seneleri arasında doğanlar) iGeneration deniyor, bilgi, internet ve yeniliğin kısaltması olarak (information, internet ve innovation.). Gerçekten de öyle. Wikipedia'dan Mass Equvalient Equation okuyup uluslararası platformlarda Counter atan bir nesliz biz. Global, içe dönük olduğu kadar dışarıya bakan ve kendini beğenmiş. En önemli bayrağımız ise oyunlar. Dikkat edin, popüler kültürdeki oyun göndermeleri hızla artmaya başladı. Oyun uyarlamalarından bahsetmek bile istemiyorum, zira daha çıkmadan film anlaşması yapılan oyun Alan Wake'den sonra bu konudan bahsedilmez. Bizim neslimize hitap eden eser ve yapıtlar ise hızla popüler kültüre girmekte, Lost, Heroes, Crank gibi. Lost'a ilk sezonunda ödül veren Emmy jürisi bunun sinyalini veriyor bile.

***

Emmy'lerde bu seneki en destekleyeceğim aday Neil Patrick Harris. How I Met Your Mother izleme sebebimi taçlandırılmış görmek istiyorum.

***

Dün bir romantik komedi izledim, pek sevmediğim ve her filminde "ne diyorsun rezil herif" bakışı ile limon görmüş arası bir bakış takınan Mark Ruffalo'ya rağmen. Çok hoşuma gitti ve sanırım en iyi filmler ilk onuma girerdi (süper tahmin makinesi annem olmasa daha hoşuma giderdi... nasıl oluyor iki sahne sonrasını şıppadanak biliyor yahu?).

***

LEVEL günlerinde taklit edilmek çok hoşuma giderdi. Benim sıkıntıdan yazdığım ve "Dipnot"'un yerine geçen "Dip"'i biri kullanınca çok sevinirdim. Şimdi öyle değil. Sanırım LEVEL'dan sonra benden yukarı olan insan sayısı azaldı. Eskiden bir Este'ye bakıp "ohaa adama bak lan Burak Akmenek'le konuşmuş, lövelcileri tanıyor oğlum bu" derdik, şimdi yok tabii öyle birşey (Burak Akmenek mi kaldı). Hal böyle olunca da benden aşağı insanların beni yüceltmeleri beni tatmin etmemeye başladı.

***

Chaos Theory süper bir oyunmuş, lakin internetsizliğin getirdiği bir azmışlık durumundan olacak ki Anna Grimsdottir'den tahrik oluyorum. Zaten severim İskandinav suratlı hatunları, iyiden iyiye Grim vuruyor beni. Neyse.

***

LEVEL'cıların yeni kuracakları dergide MMO yazarı olmak gibi çılgın bir hayalim var. Bu yazdığım yazı yedi eylülde yazılmış olmasına rağmen ondört eylülde yayınlanacak o güne kadar yeni dergi kurulmuş olmazsa MMO yazarı olmak istiyorum. Göker abinin çırağı olmak süper olurdu mesela. Duy sesimi Tuğbek abi.

***

Ayrıca yukarıda bahsedilen dergiyi de sırf destek için alacağım. Kentel gelmeyecekse iki tane de alabilirim.

***

Gidiyorum ben, ama bundan sonra beni çok göreceksiniz. Hele ondört eylülde Allah'ın izniyle okuyorsanız bu yazıyı, yirmi birinde de benzer tipli bir yazı okuyacaksınız ve bu haftalık bir döngüye tamamlayacak. Kalın sağlıcakla.

Yorumlar

inesis. dedi ki…
yani idare edilmeyecek kadar da kötü olamaz ya...

Popüler Yayınlar