Sometimes, I still need you.

gece dördü kırk geçiyordu. uyuyordum ben. doğruldum, tek bir şarkı vardı aklımda, "it's been a while and you've found someone better" diye gidiyordu şarkı. gözlüğüme uzandım, kalktım yatağımdan. oturdum. bir şeyler yazmam gerekiyor diye mırıldanmıştım yataktan kalkarken. ama buradayım şimdi. bu ekranın karşısında, bu sandalyede, bu klavyenin üzerinde. ne hissettiğimi bile bilmiyorum.

genelde yazı yazmak bir kayıp benim için, ait ve sahip olduğun her şeyin kaybı, onlardan bir kaçış. yok olurum ben yazarken, yazı olurum sadece, yazdıktan sonra yazıyı hatırlamam bile üstelik. bu sefer böyle değil süreç. saat beşe dokuz dakika kalmış ve bir şeyler yazıyorum ben. "i'm sure, i'm sure you've heard it before" diyor şarkı. ben ne diyeceğimi bilmiyorum bunun üstüne. "en büyük gürültü sessizliktir" saçmalığı değil bu, bu niye önemli, niye söylenmesi gerekir gerçekten bilmiyorum.

saat gecenin beşi. yedi dakika sonra öyle olacak en azından. bir müzik var beni daha önce etkilemediği bir şekilde etkileyen. ee? gerçekten, tüm bu güzel kelimelerin ortasında, o mükemmel alternatifsizliğiyle haşmet sıçan iki harf gelir buraya sadece; "ee?". bunun için mi kalktım gece saat beşe bilmem kaç umarsız dakika varken sıcak, çarşafsız yatağımdan?

kafamda böyle bir şeyi ne tetiklemiş olabilir diye düşünüyorum, birçok şey geldi başıma bugün, ama hiçbiri beni gece beşte yeni ve çok arzulayarak girdiğim yatağımdan bu kadar kendim olduğum bir yazının başına itebilecek şeyler değillerdi. sorun ne o halde?

can i make it better,
with the lights turned on?

ha. belki budur. dayanılmaz bir nefret. dayanılmaz bir değersizlik. beni bozan tüm insanlar; size selam yolluyorum buradan, onları bozan anneleri, sizi de öpüyorum buradan, annelerinin bozulmasına sebep olan hayat tarzı, sana da lanet gelsin madem bu gece, bir de, tabii ki, bu hayat tarzını yaratan tanrılar var irili ufaklı. hepinize gelsin gecenin beşe iki kalasında kafamın içine çalan bu şarkı; bu kelimeler, bu beyaz sayfa, bu kelime dolu arka plan ve sağda duran siyah ve beyaz john lennon. çünkü hatırlayın tanrılar, o john lennon kırmızı, mor, turuncu ve sarıydı bir zamanlar.

her neyse.

Yorumlar

Ahmet Kamil Keleş dedi ki…
Konudışı:
Şu ana kadar sağdaki resimdeki kişiyi hep sen sanmıştım. Ve gözlüğün şeklini de Photoshop'ta yuvarlak yaptığını.
inesis. dedi ki…
yazı yazdıran geceler. ne güzeller.

(konu dışı: ben reader'dan okuyordum ne zamandır. ne güzel olmuş şekiller. this modern love...)
yiğitcan dedi ki…
they'd shut me away, but it'd be alright da var bi de =)
Optimist dedi ki…
yazı yazmak kimine göre bir kayıp kimine göre bir haykırış kimine göre bir kaçış ..

Popüler Yayınlar