One day, I am going to grow wings.

etrafımda insanlar vardı bugün. kafalarını kaşıyan, suratlarını giden otobüslerin camlarına dayıyan insanlar. bir hayatları vardı bu insanların, bir aşkları, gözyaşları, sevdikleri, sevemedikleri, dokunabildikleri ve dokunmayı aklının ucundan dahi geçirmedikleri. etrafımda insanlar vardı ve öylece duruyordum ben. kelimeler uçuşuyordu kafamda, doğru kelimeler, bazı yerlere sanki hep oradalarmış gibi oturan kelimeler. etrafımda insanlar vardı bugün ve ben ne kadar yazamadığımı keşfettim onlar hayatlarına devam ederlerken.

doğru kelimeyi bulmanın harika hissiydi benim özlediğim, doğru müziğin arkasına sığınmış binlerce sesin tek bir kelimede doğmasını hissetmekti benim kaybım, yoktum artık ben bu tip kelimelerle var olma işinde, çünkü böyle bir şeydim artık ben, kendimi kaybediyordum debelendikçe. etrafımdaki insanlar yok ediyordu beni, hepsi, sevdiklerim, sevemediklerim, vazgeçmeyi beklediklerim ve vazgeçmekten korktuklarım. kelimelerle yaşayamıyordum çok uzun süredir. doğru kelimeler ne ağzımdan ne de parmaklarımdan akmıyorlardı dünyaya. kekeliyordum belki de yıllardan beri.

ne eksikti bilmiyorum, şu an ne fazla onu da bilmiyorum. tek bildiğim açık kapıdan gelen rüzgarı hissediyor oluşum şu an. o rüzgar burada şimdi, derimin üzerinde, varoluşumun bir simgesi, yokluğa erişemeyişimin bir kanıtı. o rüzgar, beni şimdi bu dünyaya bağlayan. o rüzgar, kulağımda çalan bu muhteşem şarkıya eriştirmeyen beni.

bunu o kadar özlüyorum ki. bunu o kadar seviyorum ki, doğru kelimeleri bulmayı, her şeyi doğru bir biçimde söylemeyi, o hissi, o hissi hissetmeyi. o kadar istiyorum ki bunu asla kaybetmemeyi, iyi bir yazının ardından gelen o tatmini de, iki saniye sonra gelen o utancı da hissetmeyi, yazı kendi kendini yazarken parmaklarınla ona yetişmeye çalışmayı ve arada yapılan hataları yazı sonunda düzelteceğine dair kendi kendine söz vermeyi...

benim için bir yazının başlayışı çok basittir aslında, otururum; oturmayı hissettiysem eğer, oturmam gerektiğini sezdiysem, otururum, ardından beklerim parmaklarımın bana doğru yolu göstermesini. yok olurum yazdıklarımın içinde, bedenim bükülür ve içinden benim olmayacak kadar güzel bir şey çıkar. açık yeşil bir ruhtur bu, yazar, anlatır, bir şeye dokunur ve alır o şeyin bütün elektriğini içine. tek kolu da bir bilgisayar ekranına bağlıdır bu ruhun ve o bilgisayar ekranına akıtır tüm kanını. böyle yazarım ben kendi kelimelerimi. otururum ve gerçeğime dönerim, tüm bu beyaz duvarların arkasında, tüm bu yalanların ve oyunların arkasında açık yeşil bir gerçeklikle kanayan doğmamış bir ölüme veririm elimi. o oynatır. o yazar her şeyi.

bu kötü bir yazı mesela. ben olmayan. beni hissettirmeyen. benim kelimelerimin o yeşil ruhtan bilgisayara akarken geçtikleri yollardaki döküntülerden esinlenilmiş bir yazı mesela bu, olabileceğinin bir gölgesi. virgülleri, noktaları, sesleri ve tonlamaları yanlış hep. yazamıyorum yani hala ben. anlatamıyorum kendimi. ömrüm boyunca hiç anlatamadığım gibi.

etrafımda insanlar vardı bugün. 1982 senesinden kalmış otobüslerin unutulmuş senelerden kalma koltuklarında kafalarına parçalanmış tavandan yağmur akan insanlar. tek tek iniyordu yağmur damlaları. tek tek iniyordu ve ben gülümsüyordum.

Yorumlar

Cattenlent dedi ki…
daha net anlayamazdim yada sen soyleyemezdin. hissederek yazarken her harfte o kadar yuksek yerlere cikiyorum ki, dunyanin en mukemmel hazlarindan biri o, var olmaya degiyor o anlar icin. sanki benden daha buyuk bir sey, dunya kadar, hersey kadar buyuk bir sey benim icimden gecip yaziyor ama en mukemmel ben oluyo o yazdiklarim, bir anligina olsa da. Allahim, yazmayi ne cok seviyorum.
yiğitcan dedi ki…
=) naber öykü?
Cattenlent dedi ki…
bir ara guitar hero oynasak daha bile iyi olurum =)

Popüler Yayınlar