If you don't believe in happiness, you don't believe in happiness, but if you don't believe in happiness, man you must be down.

bir şey var. açıklayamadığın, tam parmağını üzerine doğrultamadığın bir şey var. gecenin bir saatinde karanlık bir müziğin arkandaki varlığı tümüyle anlatmasının getirdiği, belki de anlamsız ve boş bir şey var; bir hayli hem de. sebepsiz mi peki bu? özledik mi bunu? bu sebepsizliği, bu sebepsiz gelen abstrakt üzülmeleri, özledik mi gerçekten? bu seferkiler daha güçlüler gittiklerinde, daha güçlüler yenilirlerken. şarkı aynı, harfler aynı, parmaklar da aşağı yukarı aynı. ne farklı peki? ne değişti bu sefer tüm onların üstüne? neden özlememişiz hiç, aslında deli gibi yokluğunu çeksek de?

hoş bir anı bu, hoş birkaç anın birleşimi, onların sende bıraktığı yankısı, izi. hepsi yalan çünkü, hepsi gelip geçici. senin kelimelerin güzeller belki onları anlatırken, ama sen değilsin. sen yalansın onları yazarken, yaratılmış, özenle beslenmiş ve sadece güzel kelimelere sarmalanıp insanlara sunulabilsinler diye büyütülmüş bir yalanın cismi. bu yüzden sen değilsin arkada kalan, arkada kalan hep dünyanın ne kadar da benim onu almam için bekleyen bir şey olduğunu hatırlatan şarkılar. onlar, onların kelimeleri ve benim onlarla beraber içimden çıkarmam gerekenler. bu sayfalar onları hak ediyor, benim özlediklerimi, benim kaybettiklerimi değil. burası böyle artık. böyle idame ettiriliyor hayat bu taraflarda, bu kelimeler de bunları anlatacak; eğer işlerine gelirse.

hem neydi bizim kelimelerden istediğimiz? o şaşkınlık hissiyatı değil miydi? o kafanı geriye çevirip bir saniye boyunca karşındaki kelimenin arkasına gizlenmiş dehaya olan saygıyı beklemiyor muydu bizim yarattıklarımız? niye senelerce ağıdı tutulmamış acıları anlattık o halde? onlar mıydı saygı uyandıracak? onlar mıydı bize istediğimiz dünyayı parmaklarımızın altından yaratıp, özenle besleyip, güzel kelimelere sarmalayıp büyütecek? biz buradayız ya şimdi? burası güzel. burası bayağı güzel.

Yorumlar

Popüler Yayınlar