Değişim...
Karanlık.
Etrafında tek gördüğü şeydi bu. Önü de arkası da karanlıktı. Sağa dönemiyordu. Sola da. Sadece kendi yolu vardı önünde. Sadece kendi hikayesini duyuyordu. Sadece kendi karanlığı...İleri doğru bir adım atmaya yeltendi, atamadı. Ayağını kaldıracak gücü bulamamıştı kendinde. Arkasına baktı. Şu anda bulunduğu karanlığı terketmek istemiyordu. Önündeki karanlık, ona yabancıydı. Sıkı sıkı sarıldı kendi karanlığına. Karanlıktaki gölgelere, dostlarına.Adım atmak istemiyordu. Ama atmalıydı. Atmazsa, karanlık yok olucak, şans elinden kayıp gidecekti. Tek şansıydı adım atmak. Şimdi...
Derin bir nefes aldı. Karanlığı çekti içine. Yapmak zorunda olduğunu hissetti. Ve o an, yapmak için elindeki nedenleri gözardı etmeye başladı. Sorguladı kendini. Neden yaptığını merak etti. Neden adım atıyordu? Soru soran sizseniz, cevap sizin istediğiniz gibidir. Nedeni olmadığını söyledi kendi kendine. Masallar anlattı....
Karanlık kayıyordu bu sırada. Uzaklaşıyordu ondan. Kaçıyordu... Ve o, doğruldu. Acı çekiyordu, vücudunun gitmek istemeyen her zerresi onu çimdikliyor gibiydi. Kalbi sıkışmaya başladı. Bir adım sonra dünyası ters düz olacak gibi geliyordu. Ayağını kaldırmayı denedi. Yavaş yavaş, gölgelerin yardımıyla, ayağını kaldırdı. Döndü, teşekkür etti gölgelere. Onlar olsa yapamayacağının bilincindeydi. İleri doğru uzattı ayağını. Geride bıraktı gölgeleri. Ve, ve...
Karanlık yok oldu. Her yer aydınlıktı artık. Acı çekiyordu, utanıyordu, ağlamak istiyordu. Yabancı bir kasabada yalnızdı. Kendi karanlığının efendisi değil, ışığın yabancısıydı. Ama mutluydu. Yanağından yere düşen gözyaşına rağmen, mutluydu. Gölgelerin kayıp siluetine rağmen mutluydu. Çünkü, biliyordu ki, çektiği acının iyi bir sonucu vardı. Birçok kişinin ulaşmaya çalıştığı bir nihayet, ve birçok kişinin uğruna yanlış yollara girdiği. Değişim...
Etrafında tek gördüğü şeydi bu. Önü de arkası da karanlıktı. Sağa dönemiyordu. Sola da. Sadece kendi yolu vardı önünde. Sadece kendi hikayesini duyuyordu. Sadece kendi karanlığı...İleri doğru bir adım atmaya yeltendi, atamadı. Ayağını kaldıracak gücü bulamamıştı kendinde. Arkasına baktı. Şu anda bulunduğu karanlığı terketmek istemiyordu. Önündeki karanlık, ona yabancıydı. Sıkı sıkı sarıldı kendi karanlığına. Karanlıktaki gölgelere, dostlarına.Adım atmak istemiyordu. Ama atmalıydı. Atmazsa, karanlık yok olucak, şans elinden kayıp gidecekti. Tek şansıydı adım atmak. Şimdi...
Derin bir nefes aldı. Karanlığı çekti içine. Yapmak zorunda olduğunu hissetti. Ve o an, yapmak için elindeki nedenleri gözardı etmeye başladı. Sorguladı kendini. Neden yaptığını merak etti. Neden adım atıyordu? Soru soran sizseniz, cevap sizin istediğiniz gibidir. Nedeni olmadığını söyledi kendi kendine. Masallar anlattı....
Karanlık kayıyordu bu sırada. Uzaklaşıyordu ondan. Kaçıyordu... Ve o, doğruldu. Acı çekiyordu, vücudunun gitmek istemeyen her zerresi onu çimdikliyor gibiydi. Kalbi sıkışmaya başladı. Bir adım sonra dünyası ters düz olacak gibi geliyordu. Ayağını kaldırmayı denedi. Yavaş yavaş, gölgelerin yardımıyla, ayağını kaldırdı. Döndü, teşekkür etti gölgelere. Onlar olsa yapamayacağının bilincindeydi. İleri doğru uzattı ayağını. Geride bıraktı gölgeleri. Ve, ve...
Karanlık yok oldu. Her yer aydınlıktı artık. Acı çekiyordu, utanıyordu, ağlamak istiyordu. Yabancı bir kasabada yalnızdı. Kendi karanlığının efendisi değil, ışığın yabancısıydı. Ama mutluydu. Yanağından yere düşen gözyaşına rağmen, mutluydu. Gölgelerin kayıp siluetine rağmen mutluydu. Çünkü, biliyordu ki, çektiği acının iyi bir sonucu vardı. Birçok kişinin ulaşmaya çalıştığı bir nihayet, ve birçok kişinin uğruna yanlış yollara girdiği. Değişim...
Yorumlar