Blog Savaşları : Karadelik

Ölümler ve bir karanlık oda. O ana tanık olan kişilerin arasındaydı Catistae. Bir vampirdi, dolayısıyla karanlıkta hiçbirinin görmediği kadar iyi görüyordu. Karanlığın içinde bir ordu görmüştü. Karanlığın içinde üzerlerine gelen, karşılarındakini öldürmekten başka hiçbirşey düşünmeyen, aynı boş suratlara sahip bir ordu. O an neler düşündüğünü çok iyi hatırlıyordu, korkmuştu. Vampirler, genlerindeki deformasyon sebebiyle ölemezlerdi, buna alışmış olan ırk ise, ölmekten çok korkardı, ve ne ironiktir ki, en başta Caine'in kendi genlerini deforme etmesinin sebebi ölüm korkusuydu.

Bu düşüncelerle bakıyordu Staperw'in yüzeyine, birşeyler olduğunu hissediyordu, ve ne olursa olsun, bu ülkeyi korumak zorundaydı. Acju'nun anısı için, bu ülke ona ikinci bir şans verdiği için, bu ülkeyi sevdiği için. Üç yıl önce başkan olmuştu, Staperw'in demokrasiyle yönetilmesini isteyen de oydu, ilk başkanın da onun seçilmesi kimseyi şaşırtmamıştı. Bu yüzden, ölüm yaklaştıkça, hem ırkından dolayı, hem de mevkisinden dolayı, en çok telaşlanan oydu. Düşünceleri içeri aniden dalan bir adam tarafından bozuldu, adam birkaç ay önce kurulan bilimsel araştırma merkezi'nin başı, Pesa Deakles'ti. Deakles, hızlı hızlı konuşmaya başladı "Görmeniz gereken birşey var, çok acil. Bizimle merkezde buluşmanız gerek. Lütfen." . Sesindeki bu heyecanlı ton Cat'i endişelendirdi, kafasıyla onaylayarak onun peşine takılırken içinde ölümün yaklaştığı hissi giderek artmaktaydı.

***

"Exe, lütfen uzayın haritasını üç boyutlu olarak çıkartabilir misin, 1/1000000000000000000 ölçeğinde yeterli." Üç yıl önce kullanılan EXE'lerin geliştirilmiş versiyonuna mensup olan bir Exe v2.0 önündeki boş bir alana büyük bir uzay haritası çıkardı, minik yıldızlar parlıyor, hatta arada patlıyordu. Deakles'in yanındaki uzun saçlı bilimadamı uzay haritasında Staperw'i işaret ederek "Biz buradayız efendim. Gördüğünüz gibi şurada Tigil güneşi, şurada Dhot gezegeni, şurada ise Buzul gezegeni var. Şurada Watswatsan'ların gezegeni--" Cat sakince elini kaldırıp profesörü durdurdu "Bana bilmediğim birşey söyleyin, ya da bırakın gideyim." dedi. Bilimadamı kafasını sallayarak devam etti "Efendim, iki hafta önce Watswatsan'ların maden gezegeni Abas'la bağlantı kurmaya çalıştık. Fakat, nasıl desem ki, bağlantı başarısız oldu." Cat sabırsız bir biçimde ayağını sallayarak "Ee? Yeniden deneseydiniz?" dedi. Bilimadamı üzüntüyle "Efendim, denedik. Fakat...bir...sorun çıktı." dedi. Cat "Nedir o?" dedi, endişelenmeye başlamıştı. Bilimadamı tedirgin bir biçimde "Efendim...Abas yok." dedi. Cat ne diyeceğini bilemez bir biçimde öylece birkaç saniye kaldı. "Na-nasıl yok?" diyebildi bir zaman sonra. Bilimadamı "Efendim, birkaç defa denedik, ve ardından bir izci ekibi gönderdik. Geri döndüklerinde bize şu sonuçları getirdiler" dedi ve Exe v2.0'ın bir yerine bastı. Robot hemen eskiden Abas gezegeninin olduğu yeri yakınlaştırdı, şimdi orada büyük bir karanlık duruyordu. "Efendim, bu bir...karadelik. İzci ekibin getirdiği sonuçlara bakılırsa, önündeki herşeyi yutuyor. İzci ekip sınama amaçlı bir robotu karadeliğin geçeceği yıldızlardan birinin üzerine bırakmış. Üç gün sonra karadelik robotu yutmuş, ekip te korunaklı bir yere sığınıp robotun kamerasının kaydettiklerini seyretmiş. Söylediklerine göre, bu karadelik, bir evren kapısı." Cat şaşkınlık içerisinde "Ne?!" diye bağırdı. "Evren kapısı mı? Bu--bu evrenin sonu gibi birşey mi?" Bilimadamı kafasını salladı "Hayır. Görünüşe bakılırsa başka bir evrene açılan bir kapı. Evren diğer evrenleri bünyesine alarak büyüyen bir yapıya sahip olmalı, ve efendim, mecazı uygun görürseniz, bizimki çok lezzetli bir yemek." Cat tereddüt içerisinde odada bir oraya bir buraya yürüdü. "Ne yapmayı önerirsiniz?" diyebildi en sonunda. Deakles söz alıp konuştu "Efendim, bana soracak olursanız gemilere binip kaçalım." Cat kafasını salladı, fakat gözlerindeki endişe gitmemişti "Benimde kafamdaki plan bu. Fakat bir sorun var, o gemiler bütün evreni boşaltamaz. Üstelik nereye kaçabiliriz ki?" Deakles'in yüzünde günlerdir ilk defa bir gülümseme belirdi "Efendim, araştırmalarımıza göre karadelik eninde sonunda duracak, ve tam olarak duracağı yeri hesapladık. Eski dünyamıza etki etmiyor efendim" dedi neşeyle. Cat tekrar şaşkınlık içerisindeydi "Ama" dedi "orada yeterli kaynak yoktur. Zaten bu yüzden gelmiştik." Deakles'in yüzündeki gülümseme silindi "Biraz olsun kaynak yetişmiştir, buradan da birkaç birşey götürürüz, sonrasını kendimiz yetiştiririz zaten" dedi ama kaynak problemini hesaba katmadığı anlaşılıyordu. Cat "Hala o gemilere sığamayız. Bu konuda bir teorisi olan var mı?" dedi bilimadamlarına dönerek. Ardından onların fikirlerini söylemelerini beklemeyerek kendi kendine konuşur gibi "20 yaşın altındaki herkesi alırsak...belki kadınların 30'dan aşağı olabilir...beş ırk...watswatsan'lar 10 yıl yaşıyorlar zaten, onlardan da 3 yaşı alırız...diğer ırklarla beraber...sanırım...sanırım buldum!" dedi. "20 yaşın altındaki erkekler ve 30 yaşın altındaki kadınlar alacağız, 3 yaşından küçük ise watswatsan'ları!" Deakles kafasında birşey hesaplıyormuş gibi birkaç saniye bekledikten sonra "Evet! Bu doğru!" diye bağırdı, fakat duraksadı "Efendim" dedi "Ya siz? Biz?" Cat buruk bir gülümsemeyle "Ben 357 yaşındayım" dedi "Sınırın biraz üstü. Siz ise 13 kişi olarak, en engin tarih ve bilim bilgilerine sahip 13 kişi olarak gemiyle gideceksiniz. Orada tarihimizin unutulmasını istemem. Ben ise bu yeni evrendeki ırklarımızı yöneteceğim." Deakles hüzünle kafasını salladı.

***

Bir gün kalmıştı karadeliğin Staperw'i vurmasına, şimdiden Watswatsan, Exia ve Dhot gezegenlerini vurmuştu, Chyus'lar gezegenlerini terketmeyi reddetmişler, ve büyük bir ayinle intihar etmişlerdi. Watswatsan'lar ve Exian'lar Staperw'e gelirken, Dhot'lar Ripnee'ye gitmişler, iki gün sonra da Staperw'e gelmişlerdi. Cat hepsini yönetiyordu, ve çok zorlanıyordu. Fakat ölüm bu kadar yaklaşmışken, yapacağı başka birşey de yoktu. Çünkü görmüştü ki, boş gezegenlerin hepsine çok büyük hasar vermişti, binalar hepsi yokoluyordu, kamera ise yokolmadan önce bir ya da iki saniyeliğine bunu Staperw cephesine aktarabiliyordu. Sona yaklaştıkça, Cat ölüm korkusunu yeniyordu. Artık son 120 insan kalmıştı, ve yavaş yavaş son gemiye biniyorlardı, diğerlerini dünyaya gitmişti. En acısı ise, ayrılan anne ve çocukların, babalar ve oğullarının, aralarındaki yaş farkı yüksek olan kardeşlerin, sevgililerin ayrılışını seyretmekti. Cat bunları düşünürken son geminin kapağı da kapatıldı, ve gemi yola çıktı. Geri sayım başlamıştı artık.

***

Karanlıktı. Cat, gözlerini açsa dahi göremeyeceği şeylerden korkuyordu, gözleri sımsıkı kapalıydı. Bir saat kalmıştı, ve Cat gözleri kapalı, Nac kulesinin önünde, gözleri sımısıkı kapalı bekliyordu. Yarım saat kalmıştı...onbeş dakika...on dakika...ve sonra, kimsenin ne olduğunu anlayamadan, heryer karardı.

***

Kaç saat geçtiğini hatırlayamıyordu. Tek bildiği şimdiye kadar ölmüş olması gerektiğiydi. Fakat gözlerini açmaya cesaret ettiğinde, önünde yıllardır Staperw'in göremediği birşey gördü, bir ağaç. Yaklaşık bir metre boyunda bir ağaç. Her tarafı ağaçlarla doluydu, cennette olup olmadığını merak etti. Fakat arkasından bir ses geldi "Ölmedik mi?" Kafasını çevirdiğinde bunun X-ökrs olduğunu gördü. Şaşırarak "X?!" diye sordu. X ona baktı, o da şaşırmıştı "Cat? Sen onlarla--boşver. Neredeyiz? Staperw mi?" dedi. Cat kafasını salladı, buranın Staperw olduğundan emindi, fakat bütün binalar gitmişti, yerlerinde kısa ağaçlar vardı. "Bu...bu..." dedi, duraksadı, kafası deli gibi çalışıyordu sonra anladı. "Geldiğimiz evren teknolojimizle uyumsuz olmalı, bütün binalar gitmiş, burası da Staperw'in asıl zemini, görünen o ki katlar da gitmiş." X şaşkınlıkla kafasını salladı, o da anlamıştı. O an biri bağırdı "Bay Catistae! Bay Catistae! Bir gezegen görüyoruz! Çabuk efendim!" gelen kısa boylu bir Dhot insanıydı, heyecanlı ve hızlı konuşuyordu. Cat ve X onu takip ettiler, gezegenin ucuna kadar giden ikili tam yorulmaya başlamışken durdu. Karşılarında büyük ve sular içerisinde olduğu belli olan bir gezegen duruyordu. Cat, bir süre hayranlık içerisinde onu süzdükten sonra sakin bir şekilde "O gezegenin kaynaklarına ihtiyacımız var." dedi "Eski dünyadan elimizde kalan herhangi birşey var mı?" Dhot'lu "Birkaç çok eski gemi ile kılıç var efendim." dedi "Müzelerdeki, eski dünyadan kalmış." deyince rahatlayıp bunu belli etmeyerek "Dediğim gibi" dedi "O gezegene ihtiyacım var. Çabuk olun."

Yorumlar

Ayrıntılı ve güzel.. Savaş henüz başlıyor.

Popüler Yayınlar