A little less conversation, a little more action please.

Bu hafta, ve bugün çok şey oldu blog, ama günlük tarzından sıyrılmayı becerebildiğim şu rahat dönemlerde bunları anlatacak olsam da çok detaylandırmayacağım, anlatmam da sadece etkilerini ve tepkileri açıklamak için.

Şimdi ilk önce şunu anladım, iki gün üstüste gece 6 da yatıp 13-14 gibi kalkmak sağlıksız birşey. Ha, ama çok affedersiniz eşekler gibi anırmam gerekseydi, yine anırırdım. Mehmet Okur'u sırf orada görmek, Mason'un "Memoğ Oğkuğr" diyişini duymak (Murat Kosova çok konuştu bu bölümde onun gazını tam alamadım maalesef (AY VANA RAK! şarkısı girdi şimdi AY VANT TU RAK!)) herşeye değerdi. Keşke biraz daha uyanık kalabilseydim de Shaq'la şovlarını, sayı atışını falan görebilseydim. Amaan, neyse, onu orada gördüm ya, o bana yeter. Çok da gazdım öncesinde, hakikaten de süper birşeydi ama ya. Neyse yahu. MEMOĞĞĞ! (RAK!)

İkinci anladığım şey, NBA smaç şampiyonası jürisine gelmiş geçmiş en iyi smaççıları koymayacaksın. Lan Dwight Howard'ın mizahından kralı yoktu orada be! Tamam gerçi güzel smaçlar vardı ama en eğlencelisi oydu. Poz da süperdi zaten abimin heheh.

Neyse, şimdi biraz daha ciddileşiyorum blog, siper al (Gazman geldi aklıma, heh.). Ben, şu dünyada birkaç arkadaşı olan bir insanım. Birkaç arkadaş kılıfım var, birkaç tanışıklığım, birkaç merhaba-merhaba şekli stoğum, birazcık da sima olarak tanıdık gelen insanlarım var. Ama şunu anladım, ben bu kategorileri bir yerde yanlış yapmışım. Çünkü öyle bir noktadayım ki şu an, diğerleriyle az biraz takılabilmem gerekirken, ilk kategori, yani arkadaşlarım dışında kimseyle eğlenemiyorum. Takılmak sadece eğlenmek mi diyeceksiniz, diyin tabii, ama eğlenemediğim insanlarla muhabbet de edemiyorum, herşeyden önemlisi, kavga edemiyorum. Ama ilk kategoriden üç adamı koyun önüme, bir okul süresi boyunca mandalar gibi muhabbet ederim. Şimdi diyeceksiniz, muhabbet konusuna göre mi sıralıyorsun milleti? Hayır işte, onun da şöyle bir hadisesi var, ben bir insanla kavga edebiliyorsam, o insanla yakınım demektir. Dikkat edin ama, kavga etmekle sinirlenmek aynı şey değil. Mesela bugün bir kızın tekine çok feci bir biçimde sinirlendim, ve inanın bana beni gerçekten, GERÇEKTEN sinirlendirmek çok zordur, ve gerçek ortamda çok az başıma gelir. Kıza bütün -çıkış saatinde olan bir- okulun önünde "siktir git lan!" diye bağırdım, ki kız da zaten iki üç adım önüme geçmişti, ama söz yüzünden değil, benim sinirlenmeme neden olan şey yüzünden. Uzun iş, sonra anlatırım, ama işte öyle sinirlenmeden bahsetmediğimi anlayın. Bahsettiğim ciddi ciddi, bir laf atışmasının sonunda "bunun da götü kalkmış" "üf ulan be, noluyor mına koyayım" "lan acaba bir daha takılmasak mı" "lan olmaz öyle şey lan" "ÖF!" safhalarını geçirdiğimiz bir tartışma. Bunlar gerçek arkadaşlarım işte. Saçma gelebilir, ama zaten gelmemesi gerekmiyor. Böylece iki kategorim var artık, kavga edebildiklerim, ve edemediklerim.

This is not a love song. Not a love song, not a love song.

Three-two-one, I'm the bomb.

5K843V4

Yorumlar

Popüler Yayınlar