Some of those that run forces are the same that burn crosses.

Polis filmine gittim Cuma. Gittiğim en iyi Türk filmi olmasını umut ederek, hatta belki de gelmiş geçmiş en iyi film. Beklentinin çoştuğu böyle zamanlarda fos çıkacağını bile bile, bunları düşünerek gittim. Ufak bir iki aksaklıktan dolayı bir seans geç girdim, ama önemli değil sinema hemen dibimizde zaten (aksaklık = milletin neşeli gençlik isimli vücuduna prezervatif geçirilmiş insanların afişleri onurlandığı salak filmlere gidip polis'in boş salona oyna(yama)ması.), o yüzden sıkıntı olmadı. (sıkıntı bilhassa matematik hocaları tarafından çok kullanılıyor ya, sordum, bizim hoca problem diyince diğer problemle karışmasın diye dedi) Filme girdim, dedim ya beni vurmasını falan bekliyordum bu filmin, en az bir VfV kadar, bir Fight Club kadar, ama öyle birşey geçti ki üzerimden, damperli kamyon değildiyse, ismi Haluk Bilginer'di.

Film çarptı beni. V for Vendetta gibi değil, çok farklı çarptı. Herşeyden önce Haluk Bilginer çarptı. Size şu kadar söyleyebilirim ki, bir Robert De Niro, bir Al Pacino kadar oynamış Haluk Bilginer. Onun bu performansını seyretmek, oyuncu olmamak için çok iyi bir sebep. O kadar büyük bir oyunculuk sergiliyor ki, eğer bu filmi Steven Soderbergh veya Stanley Kubrick yönetseydi, Haluk Bilginer şu an tapılınıyordu, ama yanlış anlamayın, yönetmenlikle bir problemin yok. Sadece yanlış yerde çekilmiş film onu anlatmaya çalışıyorum.

Yönetmenlik, ah, işte çok hassas bir konu. Yönetmenlik...nasıl diyeyim...absürdlük ile, beynin birbirine girdiği bir an. O kadar müthiş bir abesliği var ki, o kadar rahatsız edici bir rahatlığı var ki, öyle bir paradoks ki, bu adamın ilk uzun metrajı olduğuna inanamıyorsunuz. O kadar büyük işler başaracak ki bu adam, hem de Nazım Hikmet kadar büyük işler. Devrim yaratacak Türk sinemasında, hem de tereddüt etmiyorum bunları söylerken.

Senaryoda bazı hikaye kopuklukları vardı, ama önemli değildi. Niye biliyor musunuz?

Çünkü bugün Cumartesi, bir gün geçti, fakat ben hala sahnelerle çarpılıyorum. Okuyan olmadığına hemen hemen emin olsam da, spoiler vermekten kaçınmak adına hiçbirşey söylemiyorum, ama sadece şunu söyleyebilirim, bu filme gidin. Sadece Haluk Bilginer, sadece yönetmenlik, sadece destek olmak için gidin.

Bu okuyan olmadığına hemen hemen emin olma hadisesini de başka bir blog yazısına bırakalım.

"Şiddete meyyalim, vallahi dertten."

Polis'e gidin.

Yorumlar

Popüler Yayınlar