Oh cheeky cheeky, oh naughty sneaky.

Bu sene garip bir şekilde, diğer senelerin aksine, diğer tüm sanat dallarıyla kıyaslayınca söyleyecek en fazla şeyimin oyunlarda yattığını keşfettim. 2008 benim için ÖSS yüzünden kültüre kendimi kapattığım bir seneydi, fakat aynı senede Oyungezer de başıma geldiği için oyunlara bir türlü kendimi kapatamadım. O yüzden, senenin en iyi filmi veya albümünü seçmek yerine, tam bu noktada izninizle, senenin en iyi oyununa dair ödüller dağıtmak istiyorum.

Senenin en iyi oyun fragmanı
GRAND THEFT AUTO IV: "Everyone's a Rat"
(2007'nin en iyi oyun fragmanı: ROCK BAND: "Highway Star")
Niko'nun macerası benim gözümde San Andreas'tan geriye (ya da en azından yana) doğru atılmış bi adımdı, fakat bu GTA IV'ün oyunlara ve dünyaya yaptığı etkinin ne kadar büyük olduğunu değiştirmediği gibi, o oyun çıkana kadar yaptığım heyecanın en az o etki kadar büyük olduğu gerçeğini de değiştiremedi. Çıkmasını senelerdir beklediğim bir oyundu GTA IV, zira San Andreas da, Vice City de, III de ve hatta ilk GTA da hayatımı değiştiren oyunlardılar. Bu kadar beklenti bile tek başına akıl almaz derecede yüksekti, fakat şu an tek bir gerçekten yüzde yüz eminim, aynı beklentiyi sadece Everyone's A Rat'i seyrederek de yaratabilirdim. Müthiş bir müzik, müthiş bir düzenleme ve sonunda sizi "bu oyuna ihtiyacım var" diye çığırtacak bir fragman. Everyone's A Rat, hiç tereddütsüz, 2008'in en iyi fragmanı.

Senenin en iyi oyun şarkısı
MIRROR'S EDGE: "Lisa Miskovsky - Still Alive"
(2007'nin en iyi oyun şarkısı: PORTAL: "Ellen McLain - Still Alive")
Mirror's Edge'in grafiklerinin, dinamiklerinin, karakterinin ve hatta cd kabının bile ayrı bir havası vardı, bu tartışılamayacak kadar barizdi üstelik. Minimalliğin içinden tüm dünyanın sanatını çıkarmaya yönelik bir hoşnutluktu Mirror's Edge'inki, iyi ki de o hoşnutluğa denk gelebildik DICE sayesinde. Fakat yine de, Mirror's Edge'in denklemi her ne kadar tek başına dayanabilecek gibi gözükürse gözüksün, bence tek bir noktayı, Still Alive şarkısını çıkarırsak, çok büyük bir şey kaybedecekti Faith'in oyunu. İlk fragmandan son videoya kadar sanki hep bizimleydi Still Alive, ve hep bir şekilde oyunun hissinin nasıl olacağı konusunda söz sahibiydi. Ya bir de her sene en iyi oyun şarkısı Still Alive mı olacak bundan sonra ya?

Senenin en iyi oyun karakteri
FABLE II: Köpek
(2007'nin en iyi oyun karakteri: RAYMAN RAVING RABBIDS 2: Rabbidler)
Ben ömrümde onlarca rol yapma oyunu oynadım, hepsinde karakterlere büründüm, arkadaşlar, düşmanlar edindirttim karakterime. Fallout'taki Dogmeat vurulunca karakterimi sinirlendirdim, Mass Effect'te Ashley ile Kaidan arasındaki seçimde Shepherd'ın acısını yarattım, fakat hiç bir oyunda, hatta hayatımın dijital hiçbir evresinde, ben, biraz toplu, saçı sakalı birbirine karışmış, bir doksan boyundaki sahici ben, bir oyunun içindeki bir şeyi bu kadar umursamamıştım. Fable 2'nin tanıtımı boyunca Molyneux köpek diyip durmuştu, dalga bile geçmiştim oysa ki... nereden bilebilirdim ki? Oyunun finaline yaklaştıkça seçimlerimin sonuçlarını ben hissediyordum, seçimleri de ben yapıyordum zaten, ama hislerin de bana ait olacağı hiç aklıma gelmemişti. Son sahnede, yapmam gereken son seçimde, ömrümde bir oyun içerisinde ilk defa, seçimi ellerimle yaptım ben. Bir kontrolör yardımıyla değil... ellerimle, hislerimle, gözlerimle. Köpeğim olmadan mümkün olamazdı bu. Teşekkürler Molenü, teşekkürler köpek.

Senenin en iyi oyun mekaniği
PRINCE OF PERSIA: Elika
(2007'nin en iyi oyun mekaniği: SUPER MARIO GALAXY: Gezegensel platform)
İtiraf edeyim, korkmuştum. Oyunlarda başarısızlığın tamamen kesilmesinin başarının da eşit derecede gitmesi demek olduğunu biliyordum ve oyunlar eğer başarıyı hissedeceğimiz bir yer olmayacaklarsa hakikaten de bir hayli gereksiz şeylerdi. O yüzden Elika'nın yeni PoP'ta bizi her düşüşümüzde kurtaracak olması biraz tüyler ürperticiydi. Yanılmışım, hem de çok. Elika'nın her düşüşümüzde bizi tutması basitçe sinir bozucu her şeyin kırpılması, başarısızlık hissinin değil. Prince'in savaşlarda ölmemesi, sadece başarısız oldukça savaşın uzamaya devam etmesi, Elika'nın her uçurum başında alınan otomatik bir quick save vazifesi görmesi, hepsi bir şey yaratıyor gerçekten de, ama bu korktuğumun aksine başarı hissinin kaybı değil. Bunların hepsi basitçe sizin asla "eeeh yeter lan" diyip oyunun başından kalkmanızı sağlıyor... başarı hissine hiç de dokunmadan üstelik.

Senenin en yenilikçi oyun mekaniği
AUDIOSURF: "Ride the music"
(2007'nin en yenilikçi oyun mekaniği: ROCK BAND: Tüm Rock grubu)
Oyun dünyasında şu cümleyi söyleyebilecek duruma gelmek her oyuncunun kutsal kasesidir: "Ben ömrümde böyle hiçbir şey görmedim.". Oyunları bunu bize söyletiyor mu diye yargılarız ilk önce, klişe oyunları azarlar, yenilikçileri alkışlarız. Bu politikayı eğer bu sene de devam ettirdiysek (ki ben ettirdim) o zaman alkışlarımızın en büyüğünü Audiosurf'e vermemiz gerekecek hiç tereddüt etmeden. Audiosurf, açıp, bir müzik seçip o müziğe "binmeye" başladığınızda daha önce oynadığınız hiçbir şeye benzemeyen bir şey sunuyordu size. Tabii, zirilyon tane ritm oyunu var piyasada, ve evet, birçoğunun prodüksiyon değerleri Audiosurf'ün asla yarışamayacağı seviyelerde. Ama hepsi de, bilmem dikkat ettiniz mi ama... devam oyunları. Ve Audiosurf, devam oyunlarının at sürdüğü şu oyun dünyasında, benim bu sene "daha önce hiç görmediğim" tek şeydi. Mükemmel değildi, ama kesinlikle "yenilikçiydi".

Senenin en iyi oyun seslendirmesi
FALLOUT 3: Malcolm McDowell - Başkan John Henry Eden
(2007'nin en iyi oyun seslendirmesi: CRYSIS: Bora Sivri - Prophet)
Malcolm McDowell, ömrümün en naçizane filmlerinden A Clockwork Orange'a aşık olduğumdan beri saygıyla ve sevgiyle takip ettiğim adam. Heroes'tan beri ne yapıyor, ne ediyor bilmiyordum, iyi ki bilmiyormuşum da, Fallout 3'teki işi çok güzel bir sürpriz olmuş. Washington'ın nükleer atığa dönüşmüş versiyonunda yalnızlıktan sıkılırken PipBoy 3000'imden gelen bandolu marşlı müzik bir şeye alamet olmalıydı, anlamalıydım. Meğerse bu seneki en iyi seslendirmeye alametmiş, McDowell'in Henry Eden'ına. Başkanlığının meşru olduğuna dair insanları ikna etmeye çalışan sesiyle dinlemesi en eğlenceli propagandaydı benim adıma Eden'ın propagandası. Çölün her yerinden çekmeyen ve arada gidip gelen Galaxy News'ın aksine billur gibi akan Eden, bence kesinlikle bu senenin en akılda kalıcı seslendirme performansının sahibiydi.

Senenin en acayip oyun-içi anı
SPORE: "UFO'ların gelişi"
(2007'nin en acayip oyun-içi anı: CRYSIS: "Kodumunun Korelileri")
Burada bir şeyi açıklığa kavuşturmak istiyorum, az sonra anlatacağım şey, benim oyunu oynarken yaşadığım bir şey olmasına rağmen, şans eseri yaşadığım bir şey değil, oyunun benim yaşamamı istediği bir şey. Ve burada sözü geçen şey, Spore'daki UFO'lar olduğu için de, iyi ki de oyunun benim yaşamamı istediği bir şeymiş diyebilirim rahatlıkla. Şunu düşünün; hücre safhasından yeni kurtulmuşsunuz. Kol bacak kavramına yeni alışıyorsunuz, oyunu da ilk oynayışınız. Koştura koştura komşu ırklardan birine gidiyorsunuz, dans mı edesiniz yoksa kıtır kıtır milleti yiyesiniz mi karar verememişsiniz. Sonra birden, her yer kararıp sallanmaya başlıyor, yukarıya bakmaya çalışıyorsunuz ve... oha! Bir UFO, kanka olmaya çalıştığınız ırkın bir mensubunu kaçırıyor lan? Şoke olursunuz, geçer sonra. Asıl şok oyunun ilerleyen safhalarında gelecektir çünkü... zira uzay safhasında, ilk gezegene gidip bir başka gezegeni teraforme etmek için ekolojik örnek toplarken bir şeyi fark edersiniz... siz bir UFO'sunuzdur ve bu gezegenden bir ırk örneği topluyorsunuzdur. Lan? (Not: Senenin en iyi dramatik anı da aklımda var, fakat çok büyük bir spoiler olduğu için Fable 2 kitlelere yayılana kadar beklemek istiyorum =)

Senenin en iyi oyun müziği
SUPER SMASH BROS. BRAWL: "Main Theme"
(2007'nin en iyi oyun müziği: POKéMON DIAMOND&PEARL: "Wild Pokemon Battle!")
Super Smash Bros. Brawl'ın başardığı milyonlarca şey var fakat bence en önemlisi, tartışılmaz derecede epik bir Nintendo envanteri olması. Tüm ünlü/ünsüz Nintendo karakterleri, efsanevi oyunların bir iki dakikalık demoları ve hepsinin oyun dünyasında yer etmiş mükemmel şarkıları. Fakat bu Nintendo şarkılar zevk aleminden aklımda benim yine de, n'aparsam yapayım, tek bir şarkı kalıyor: SSBB ana teması. O epik, tanrısal savaş alanı teması, Final Fantasy'nin müziklerini senelerce yaratmış olan Nobou Uematsu'nun ellerinden mükemmel bir şekilde akıyor sanki. Senelerin birikimi bir kenarda dinlettirmek için bekliyor kendini ama bir şekilde aklınız hep ilk duyduğunuza gidiyor... sadece ve sadece, diğer her şey öte tarafta dururken bunu yaptırabildiği için, kendini her şeye rağmen dinlettirebildiği için Uematsu'nun ana teması kesinlikle senenin en iyi oyun müziği.

Senenin en iyi oyun başlangıcı
FALLOUT 3: "Are you a boy, or are you a girl?"
(2007'nin en iyi oyun başlangıcı: METROID PRIME 3: "Bir Nintendo oyununda seslendirme?")
Fable 2'nin oyunun içine yayılmış karakter yaratımı gerçekten de etkileyiciydi, ama bir şekil birinin arayışı kompakt şeylere yönelmişse eğer, o zaman Fallout 3'ün Liam Neeson'un sesiyle başlayan bizi doğurttuğu sekansı, gerçekten etkileyicilikte kimseyle yarışacak durumda değildi. Tipimize göre babamızı ayarlayan, bebek adımlarımızı skill dağıtımına bağlayan, çocukluk kavgalarımızdan iyiliğimizin ve kötülüğümüzün temellerini bize attıran bir başlangıçtı Fallout 3'ünki. Anket doldurmaktan ziyade anket yaşıyormuş gibi bir hissi vardı ve bu, Fable 2 gibi tüm oyuna yayılmış yaratım sürecini tercih etmeyenler için tıpta gelinebilinecek son noktaydı.

Senenin en iyi oyun finali
FABLE II: Seçim
(2007'nin en iyi oyun finali: CALL OF DUTY 4: "Oha.")
Spoiler vermek istemediğimi söylemiştim zaten az önce... fakat bunu bir şekilde size anlatmam gerekiyor yine de. O seçimi, omuzlarıma binen o yükü söylemem gerekiyor. Sorun şu ki, Fable 2 teorik olarak bitmeyen bir oyun, fakat yine de ana hikayesi bitiyor. Üç şey sunuyor size Fable 2, bencil güç, bencil sevgi ve diğerlerine kendi zararınıza rağmen yapacağınız dünya üstü yardım. Bencil gücü direk eleseniz bile, sadece bir RY öğesi olarak alsanız bile diğer ikisi arasında sıkışıp kalıyorsunuz. Fable 2'nin dünyası o kadar gerçekçi boğuyor ki sizi, bencil sevginizi de, dünyanın yaşayacağı sevinci de hissedeceğinizi biliyorsunuz ve bir şekil seçim yapmak imkansıza yaklaşıyor. Ve en sonunda seçiminizi yapıp sonucunu Albion'da gördüğünüzde, ya tüm dünya buna değmiş gibi gözüküyor, ya da pişmanlık hafiften dürtmeye başlıyor sizi. Aynı gerçek bir seçim yapmışsınız gibi.

Senenin en iyi oyun stüdyosu
FABLE II: Lionhead Studios
(2007'nin en iyi oyun stüdyosu: CALL OF DUTY 4: Infinity Ward)
Molyneux'nün bir şekil başaracağını biliyordum, ilk Fable'dan beri, vallahi, billahi biliyordum. Verilip tutulmayan sözlerin adamı, basın konferanslarında havadan zembille yeni özellik uydurmayı seven yapımcı dedik adama senelerce ve bütün bunların ışığında Fable 2 için sadece "köpek" dedi. Köpek'iyle beraber Fable 2 gayet neşeli bir şekilde geldiğinde ise sessizce öylece kaldım ben. Molyneux'ye ettiğim tüm lafları zevk içinde yemiş biri olarak "Köpek" diyebildim sadece. Sene içerisinde "yapamaz" denilen şeyleri yapan firmalar vardı, kendisinden hiç beklenmeyen bir atmosfer ortaya koyabilen Bethesda gibi. Veya yenilikleriyle korkmadıklarını belli eden DICE gibi, Maxis gibi firmalar da vardı. Hatta EA bile dört yeni fikri mülkle gönlümü çalabilirdi, fakat seneler sonra, en sonunda "zekice ama kusurlu" oyunlar yapmayı aşıp, zekice ve bütün bir oyun yapan Molyneux ve Lionhead, bir şekil benden bu onuru almalıydı. 

Senenin en iyi oyun atmosferi
WARHAMMER ONLINE: AGE OF RECKONING: "War is coming"
(2007'nin en iyi oyun atmosferi: BIOSHOCK: "I chose the impossible, I chose Rapture")
Savaş geliyor dedi ya EA, ben anlattım ya size hep bunları her yerde, Can'a ss'leri gösterip güldüm ya "oğlum bu mu lan savaş" diye? Ne kadar hatalıymışım, ne kadar büyük bir kabızlıkmış yaptığım. Warhammer Online hakikaten de, başka hiçbir şey olmasa bile, savaşı getiriyormuş ya evimize? PvP'si RvR formatında inanılmaz erişilebilir ve inanılmaz zevkliydi WAR'ın, sadece bu bile savaşın gelmesine yeterli olabilirdi. Ama yetmedi. Warhammer Online her ırka bambaşka bir atmosfer verdi, savaşın bambaşka bir tarafını yansıtan. Dark Elf'ler sapık bir zevk alıyordu savaşın vahşetinden... Chaos o vahşeti disiplinize ederek saldırıyordu Empire'daki kuzenlerine. Empire vebayla onurlu bir şekilde boğuşmaya çalışıyordu. Dwarf'lar gururlarına ve komplekslerine güvenerek savaşa bağlanıyorlarken High Elf'ler asaletlerini korumak üzerine yoğunlaşıyorlardı. Her ırkın bu kadar net bir atmosferi olması bile etkileyiciyken, yeterli olabilecekken, hepsinin bu kadar net savaşa bağlı olması daha çarpıcıydı. Ve bir şekilde WAR, tüm kusurlarına rağmen, hakikaten de savaşın geldiği oyun oluvermişti.

Senenin en iyi oyunu
FABLE II
(2007'nin en iyi oyunu: SUPER MARIO GALAXY)
Şüpheniz mi vardı? Karakterlerce, harflerce övdükten sonra, şu raddeye geldiğinizde başka bir şey söylememi mi bekliyordunuz? Beni sıkıştıran, sinirlendiren, kızdıran, sevindiren, garip şeyler yaşamamı bekleyen bir oyundu Fable 2. Oyundaki karakterimi değil, rolünü yaptığım şeyi değil, beni. Fable 2, karakterimi "oynattığım" "oynadığım" veya "izlediğim" bir oyun değildi. Fable 2 benim Albion'da geçirdiğim 20-25 saatin dökümanıydı. Değiştirdiğim şehirlerin, çocuklarımın, anılarımın olduğu bir 25 saat. En önemlisi de, köpüşümün olduğu bir 25 saat. Bir şekilde Fable 2 bana bir oyun tecrübesi değil, Albion'a bir astral seyahat bileti çıkarmıştı 60 dolarlık kutusunun içinden. Önceleri çok fiks bir tecrübe yaşıyor herkes sanmıştım fakat konuştuğum hiç kimsenin Fable 2 macerası aynı olmayınca, kimse aynı şeyleri benim gibi yaşamış çıkmayınca, tek bir şeye kanaat getirdim. Fable 2, bu senenin en iyi oyunuydu ve muhtemelen benim tüm zamanlarda oynadığım en iyi oyunlar listesinde en üst sıralara çok yakındı.

Yorumlar

Ahmet Kamil Keleş dedi ki…
Merakıma yenik düşüp Fable II'nin hikayesini bulup okudum da, gerçekten etkileyiciymiş. İleride geniş bir evrende geçen bir RPG yaparsam oyuncuya sadece ahlaki seçimler sunmak dışında bir de bu sonuçların etkilerini de oyun içine yansıtmalıyım.

Ve çok konudışı olarak, emülatörde Ultima IV oynuyorum da, gördüğüm
en güzel karakter yaratma sekansına sahip oyunlardan birisiydi sanırım.

Everyone's a Rat trailer'ı da oldukça etkileyiciymiş, bunu da ekleyeyim : )
yiğitcan dedi ki…
Ya Ultima'ların Online'ı dışında hiçbir versiyonunu oynamadım, fakat F3'ün karakter yaratma ekranı böyle bebeklik, küçük çocukluk, çocukluk ve gençlik dönemlerine yayılmış çok şahane bir süreç olduğu için çok neşeliydi yani =)

Bir de ben Everyone's A Rat'i bi daha izleyeceğim sanırım eheh =)

Popüler Yayınlar