No matter what happens now, I shouldn't be afraid, because I know today has been the most perfect day I've ever seen.

31 aralık 2009 - saat 20.05

2010. 4 saat var 2010'a şimdi. 31 aralık 2009 gözlerini kapatmak üzere, 1 ocak 2010 olacak 4 saat sonra. 2009 ölüyor. 2009 bitiyor. 2009'un söyleyeceği hiçbir şey yok artık.

bu sene ne yaptım bilmiyorum ben. sene başlarken ölüydüm. 2009'un ilk anlarında how i met your mother seyrediyordum, tucson'da, catalina foothills'in nispeten ufak bir evinde, serin salonun açık kahverengi bir koltuğunda otururken kucağımda şimdiki kelimelerimi dinleyen laptop'um vardı ve how i met your mother seyrediyordum ben. ölmüş müydüm bilmiyorum. var olmuyordum ama. yazamıyordum ve yoktum ben.

2009'da neler oldu bilmiyorum. aşık olduğumu sandım. kızlar geçti hayatımdan, önemsiz, önemli, önemli olduğunu sandığım kızlar. her şey değişti, her şey başkalaştı. ben mutluydum 2008'da, hayatımın en iyi senesiydi 2008 üstelik. 2009 iyi miydi bilmiyorum. canım acıdı 2009'da. 2009 daha gerçekti benim için. 2009 daha vardı.

ait olmayı unuttum 2009'da. "evden bir kere uzaklaştığında görüyorsun" demişti garden state'de bir karakter, "bir daha asla ne eve, ne de yeni evine ait olamıyorsun. sonra kendi aileni aramaya başlıyorsun, ait olabileceğin insanı". ait olmayı aradım ben 2009'da. bulamadım. kendime ait olduğumu düşündüm. evim dünyadır belki dedim kullanılmış kelimeleri umursamadan öğüterek. dünyaya da ait olamadım.

kimdim ben 2009'da? 2008'deki başarılı editör, her şeyi çözmüş adam, arkadaşlıklarıyla gururlu çocuk, herkesin hayran olabileceği bir okulu kazanmış öğrenci miydim 2009 da yine? biliyor muydum bunları kaybedeceğimi saat 00.00'ı önemsizce vurduğunda?

kimse kutlamamıştı saatin on iki oluşunu. niye kutlasınlardı bilmiyorum, niye kutlamaları gerektiğini de kavrayamıyorum alternatif bir açıklama olarak bana önerilen birkaç kelimenin haricinde. ama çok daha minnetkar hissettiriyor beni şimdi o serin yalnızlık. kucağımdaki laptop sıcak hissettiriyor sadece, o laptoptaki özgürlük. istediğini yap diyor bana internet. istediğin şey ol, istediğin kişiyi yaz ve içine gir. idare edilemez bir yalnızlık. durdurulamaz, iyileştirilemez, panzehiri bulunamaz. çoğu kişinin şu an dahi anlayamadığı.

beni kimse anlamadı 2009'da. iki kişi vardı, iki çok özel kişi. biri kalbimi kırdı, daha önce hiç kimsenin kırmadığı gibi. benim hatamdı. benim naifliğimdi. ve bendim bozulan. çalışan her şeyim yok olmuştu tucson'un üç farklı yerinde, yemek masasının üzerine acemice oturtulmuş bir laptopa bakan bir sandalye, arkasına xbox 360 bağlı bir televizyona doğrultulmuş mavi bir koltuk ve arada bir bir mikrofon ve kulaklık bağlanan ahşap renkli bir odanın asla kapanmayan siyah renkli ev bilgisayarı. üçünden de bir ses ve dünyanın en güzel kızı akmıştı bana. dünyanın en güzel hissiydi uzun süre sonra onu görmek, duraksamak, ne söyleyeceğini bilememek ve birden aslında daha önce hiç gülümsemediğini fark etmek. "sen", demek, "çok güzelsin". ve inanmak buna.

iki çok özel kişiydi bunlar, bir diğeri tam ilkinin öldüğü günlerde okyanusun üzerine meydan okuyan bir uçağın gece eşlikçisiydi hayatımda. hisler vardı, saf, açıklanamayan, mantık yoluyla güçlendirilmemiş hisler. konuştuk sabaha kadar. sonra konuşmaya devam ettik. konuştuk. konuştuk. konuştuk. sadece konuştuk. onu özledim onunla konuşurken. onu görmüyordum çünkü. onu görmediğim için beni sevemiyor dedim. ben de onu sevemiyordum çünkü. minnetti duyduğum. ve minneti aşktan ayıramayan bir beden vardı elimde... minneti aşktan ayırmayı da en iyi kızlar bilirdi.

"ne, tahmin edilebilir mi oldum şimdi?"
"kötü bir yönde değil."

2009'da öldüm ben. hayatımda yaşamak zorunda olduğum en kötü şeydi 2009. pişman değilim. mutluyum hatta mutsuz olduğum için. gerçek oldum ben 2009'da, 2009 gerçekti benim için. var oldum. var olmayı öğrendim hatta. var olmak üzerine düşündüm. var olan her şeyi kaybettim sonra. tek tek. acı içerisinde.

2009'un şarkısı tool'un sober'ıydı benim için. death is the road to awe'da vardı elbette, ama o bir senenin olmadı hiçbir zaman, o anlarındı, doğru anların, yalnız anların. ölümcül anların. sober ise 2009'undu. 2009'un hisleriydi sober. "I am just a worthless liar, I am just an imbecile. I will only complicate you. Trust in me and fall as well. I will find a center in you. I will chew it up and leave. Trust me. Trust me" dedi sober. "Trust me."

2009'un bir şarkıdan başka da ihtiyacı olan hiçbir şey yoktu.

elveda 2009. zordun, yıldırdın ve ağlattın beni. parçaladın, derimi kestin, etime indin, kanattın beni, yaraladın, öldüm. hiç olmadığım kadar çıplak kaldım, hiç olmadığım kadar hasara açık hissettim kendimi. arkadaşlarımı yok ettin, değer verdiğim çoğu şeyi aldın elimden. bir sopaya bağlanmış aşk vardı önümde, onu da vermedin asla. kendimden nefret ettim. sevilememekten. sevilemeyeceğini bilmekten. değersiz bir yalancıydım ben 2009'da. bir embesildim.

ama pişman değilim hala.

iyi ki vardım 2009'da. iyi ki 2009 vardı hayatımda. çünkü öldüm ben. çünkü öldüm ben diyebilmenin keyfine vardım ben.

hiçbir şeye yeniden başlamamıza gerek yok sayın 2010. kendim olmama izin ver yeter. bir de, güzel şarkılar olsun, güzel bir müzik olsun olur mu?

Yorumlar

Gizem dedi ki…
bu yazıyı yazıp, ben okuyabildiğim için teşekkür ederim. çok çok iyi geldi.

Popüler Yayınlar