Send in your skeletons, sing as their bones go marching in.

boş sayfalar, önümde duruyorlar hepsi onlara kumanda edebileyim diye, önümde duruyorlar onları kelimelerimle bölebileyim diye, yetişmiyor, yakalayamıyor hızımı parmaklarım, kafam düşünmüyor, gözlerim görmüyor, omuzlarım sevmiyor bunu. kırık ve parçalanmış tarafların değil, tamam ve çözmüş ortanın hikayesi çünkü bu. o böyle yaşıyor hayatı, görüyor, hareket ediyor, yakalıyor ve bırakıyor sonsuzluğun tam ortasına. kelimeleri aynı ötekiyle, kullandığı oyuncakları aynı, sadece anlattıkları farklılaşıyor. bu böyle, bu hep böyleydi.

doğru hamleyi yapamamaktan korkmak diyor kendi kendine aslında, korkmanın sebebini bilmiyor. iyi bir müzik var zihninin en derin karanlıklarına akıp onları yüzeye çıkartan, bunu hissediyor sadece. o iyi şimdilik. o pek fazla şeyi ıskalamıyor. o idare ediyor. sorun öteki kısım. öteki kısmı kaybetmekten korkuyor tüm parçalanmışlığı ve ezilmişliğine rağmen. öteki kısım tekrar aktive olsun diyor kafasında, tekrar alsın kontrolü, ama hak etsin almayı, kimse ona "abi takma kafanı bunlara" diyemesin kullanılmış çizgi roman kelimelerini yeniden dönüştürerek, kimse sırtını sıvazlayamasın, dokunulmaz olsun o, bu kadar büyük bir acı çektiği için korkulsun ondan. gerçek olsun o an ve o yerde, kimse ona geçecek diyemesin. ama o acı yine de, bir şekilde, kendi yöntemleriyle, sessiz ve sakince geçsin.

kim olduğunu öğretir acı sana. bunu burada rahatlıkla söyleyebiliyorsam kaybedilebilinecek her şeyi kaybettiğimdendir, sonra da tek tek geri inşa ettiğimden. o yüzden, rahat ol dünya. her şey bir şekilde oluyor. rahat ol.

o gitti mi? o gidip yıktı mı beni? yıkıp parçaladı mı iki ayağımın durduğu çöp birikintisinin içine? anlamadığım kelimelerle anlatamadığım bir acıyı boş sayfalara kusmaya zorladı mı? bırak gitsin. geri dönmesin bir daha asla, kalsın kaldığı yerde, benden uzak, kelimelerime uzak, yalanlarıma uzak. gitsin ve bir daha asla buralarda, benim kendi yaşantımı çizip uzattığım dünyalarda gözükmesin. zor oldu, ama oldu, işte buradayız. hayat öldü, ölüm öldü, arada kalan her şey olmayan hakkın bol dağıttığı rahmetine kavuştu ve en sonunda o gitti. çığlıkları dahi gitti kulağımın önünden. ne demiştik o gece? ne demiştik o talihsiz gece? her şey buraya kadar mı? buradan da ötesi varmış meğerse. buradan da ötesi sessizmiş üstelik. sesi bizmişiz ötesinin. yaz o halde. sonuna kadar, ölene kadar, ölmekten beter olduğun ana kadar, yaz.

Yorumlar

Popüler Yayınlar