Staperw Destanları : Işık Savaşları : Bölüm Altı : Bulut

Tedirgindi. Ne yapacağını bilmiyordu, 2500 insan ondan emir bekliyordu, ve üstündeki bu belirsizlik onu yoruyordu. Harekete hemen geçmezse en kötüsünün olacağı sonucu da bunun üstüne eklenince, tedirginlik had safhaya çıkıyordu. Arkasında tedirgin bakışmalar hissedebiliyordu. Korku dolu nefes almalar. Endişeli mırıltılar. Üçüncü katı aldıktan sonra aşağıya Uadlir'in cesedini alması için bir ekip göndermişti, üç kişi, ve EXE'lerden ikisi. Fakat geri dönmemişlerdi, işin ilginç tarafı ise, EXE'lerin bir araba işlevi görebilmeleri için programlanmış olmalarıydı, ve kesin emirler, orada herhangi bir düşman aktivitesinde son hız kaçmalarıydı. Ve EXE'ler için son hızın bir hayli yüksek olduğu gerçeği, bir başka gerçeğe işaret ediyordu, onların geri dönmelerine engel olan şey, insan değildi.

Bunlardı Acju'nun sırtına bir boğa gibi çöken tedirginliğin sebepleri. Uadlir'in ekibi tamamen ölmüştü, bu 40 kişi demekti, savaşta da 24 kişi kaybetmişlerdi fakat halkın savaşa katılışı ve kendisinin arkadan zamanında yetişişi sayesinde daha fazla zaiyat olmamıştı. Fakat şimdi, Uadlir'i ve büyük ihtimalle o beş kişilik ekibi öldüren şey, onlara bir tehdit oluşturuyordu. Beyni deli gibi çalışıyordu, fakat bir çözüm yolu bulamıyordu, üst katlara taarruza devam edebilirlerdi, fakat Uadlir'in katili onlar için gelip, onları arkadan vurabilirdi. Eğer alt kata giderlerse, üçüncü katın kontrolünü yitirebilirlerdi. Bir süre ekibini ikiye ayırmayı düşündü, ne de olsa replikasyon makinesi sayesinde 2500 kişinin her birinin silahları vardı, fakat ardından eğitimsiz kişilerin başarısız olacağını, eğitimlilerin de harcanamayacak kadar değerli olduğuna karar kılıp vazgeçti.

"Ne yapıyoruz Kumandan?" dedi arkadan genç bir adam. Acju ona döndü, şaşırdı, adam bir Tigil insanıydı. "Ah" dedi genç adam "Evet, ben Tigil'de doğdum. Fakat 10 yıl evvel Staperw'e sürüldüm." Acju anlayışlı bir şekilde kafasını sallayarak "Önemli değil. Sorunun cevabına gelince.." Önündeki tedirgin topluluğa döndü ve sesini yükseltti "Şimdi, yapabileceğimiz tek birşey var. Şükredeceğiz. Ben, bu gece, taşlar ve sopalarla, ağır zırhlı savaşçılara saldıran insanlar gördüm! Ben, bu gece, çıplak ayaklı bir adamın, motorlu ayakkabı giyen bir askeri yakalayıp, çıplak elleriyle öldürdüğünü gördüm! Ben, bu gece, Beyaz Adamların haşmetini gördüm. Staperw, bir daha eskisi gibi olmayacak, çünkü eski sistem yıkıldı, başarısızdı. Başarısızlığının sebebi, bizim başarımızın sebebi. BİRLİK! İNANÇ!" konuşması yüksek alkışlarla kesildi, tezahüratlar ve alkışlarla. Herkes elleri havada Beyaz Adamlar sloganları atıyordu "Benim buraya düşmem tesadüf değil! Benim buraya Nac'in silahıyla düşmem tesadüf değil! Bu, Beyaz Adamların hikmeti! Onların bilgeliği! O yüzden, şimdi" dedi, diz çöktü "şükredeceğiz. Onların gücü bizi buraya getirdi, onların gücü bizi özgürlüğe götürecek." Sessiz bir duaya başladı. Tam onun karşısında, eskiden bunlara hiç inanmamış olan bir milletin fertleri olan 2500 kişi, diz çöktü, ve aynı duaya başladı.

***

"Üç klon kaybettik efendim."
"Beklediğimden daha az. Diğerlerine İkinci'ye konuşlanmalarını emret."
"Peki efendim."


***


Saçmalık diye düşündü Cat. Bunların hepsi onun gözünde saçmalıktı. Vampir'ler ateistti, karar ve davranışlarının kimsenin değil, sadece kendilerinin olduğunu savunurlardı. Onların tanrısı korkuydu. Vampir'ler, ölüm dışında hiçbirşeyden korkmazlardı. İlk vampir, Caine, ölümden korktuğu için kendi üzerinde ölümsüzlük deneyleri yaparken bu hale gelmişti. Ölümsüz olmuştu, fakat büyük bir bedel karşılığında, derisindeki güneş ışığını emen hücrelerin hepsi ölmüştü, böylece güneş ışığı direk geldiğinde o derinin yanmasına yol açıyordu. Üstelik bir yan etkisi daha vardı bu deneylerin, hiçbir Vampir bir insana dokunamazdı, zira derilerindeki o hücrenin yok oluşu aynı şekilde o hücreye sahip olan deriyle temasa geçince de yanıyordu. Bunun sebebi, Dhot'lara sorarsanız, Caine'in Staperw Deneyi olayından kaçmasıydı. Lanetli diyorlardı vampir'lere onlar. Asıl olay ise şuydu, Caine Staperw'e inen deney grubunun doktoruydu, buradaki yaratıklardan ısırıklarını o iyileştiriyordu. O olmasa deneyin ilerleyemeyeceği aşikardı. Grubun amacı, çekirdeğe inmek ve bu gezegenin nasıl oluştuğunu anlamak idi. Eğer koşullar uygunsa birkaç insan buraya yerleşecekti. Fakat Caine, kendi üzerindeki deneylerin güneş ışığını onun için ölümcül yapması yüzünden kaçmak zorunda kaldı. Hal böyle olunca da, deney grubu pek fazla yaşamadı, sadece üç kişi kalmıştı geriye, lider Omnix Staperw, rahip Ealf Dhot ve paralı asker N'tigiyac Tigil. Sonra, bu üç kişi çekirdeğe ulaşıp, oradan güçlü dönmüşlerdi açıklanamayan bir şekilde. Ve bu inanılmaz güçleri sayesinde gezegeni temizleyip yerleşmişlerdi. Fakat zamanla aralarında tartışmalar çıkmıştı, ve gezegen üçe bölünmüştü. Dhot'lar bir vakit sonra kendi gezegenlerine gitmişti fakat, Tigil'ler resmen kovulmuştu. Bu yüzden Tigil Staperw'i bu kadar istiyordu, genel inanış N'tigiyac olmasa Omnix'in hiçbirşey yapamayacağı idi. Cat bu düşünceler içerisindeyken Acju'nun ilerlemeye başlamış olduğunu gördü, ve onu takip etmeye koyuldu.

***

"Bu cihaz...buraya....şu...şuraya...ta- ah...bekle...tamam, tamam" dedi kendi kendine. Elindeki cihazı büyükçe bir makineye monte ediyordu, arkasında bağlanmış ve baygın on altı asker vardı. Hiçbiri de durumdan - ilginç bir biçimde - şikayetçi gözükmüyordu. Genç adam cihazın tam yerleştiğine emin olduktan sonra birkaç tuşa basıp önündeki ekrana bir asansöre doğru giden bir adamı takip eden 2500 kişinin görüntülerini getirdi.

***

Asansör yüksek bir ses çıkararak durdu, ve Acju 2500 kişinin hepsini birden müthiş bir şekilde almış olan asansörden dışarı fırladı. Fakat gördüğü manzara, onu anılarına gömünce, duraksamak zorunda kaldı.

Cesetler. Ölmüş insanlar. Ölümler.

Aklına Acol Savaşı geldi. Acol savaşındaki hatası. 3506 kişinin, tam 3506 kişinin ölümüne yol açan hatası. Bir anlık gardını düşürmesi, bir anlık bir zayıflıkla, ordunun sol tarafını açık bırakmıştı, ve o sol tarafı kullanan Tigil'ler onları dağıtmışlardı. Sadece iki kişi kurtulmuştu, biri de yolda ölmüştü.

Ölümler. Karşısında 3500'den fazla ceset vardı. Yakılmış, kesilmiş, çoğu zaman suratları tanınmayacak cesetler. Acju ayakta zor duruyordu, bir anlık tereddütü ile, geç kalmışlardı. Arkasında şükretmelerinin gereksiz olduğunu söyleyenleri duyuyordu, bunun üstüne tereddütü eklenmişti, Uadlir'in cesedinin alınması. Geç kalmıştı, ve şimdi karşısında sadece hatası ile ölümleri görüyordu.

Birşey daha vardı oysa ki. Arkadan gelen korku çığlıkları ile kafasını kaldırdı, üzerine gelen şey inanılmazdı, daha önce hiç görmediği birşey, daha önce hiç tecrübe etmeyi bile hayal etmediği birşey.

Yaklaşık 20 bin Gokikot klonu. Hepsi de, tamamen Dhotit kaplı, hepsi de, tamamen silahlı. Acju elini kaldırdı, fakat Gokikot'lardan biri onun elini vurdu. Yere düşer gibi oldu, fakat Lif hemen onu tuttu, ve tekrar ayağa kaldırdı, ve olan o anda oldu.

Gokikot'lardan biri, silahını Acju'ya ateşledi, kurşun Acju'nun Dhotit vücudundan sekti, ve Lif'in sol göğsünde girdi. Acju dayanağı kesilince yere düştü, Lif'in tam üzerine. O an tüm vücudunu öfke kapladı, öfke bir sıcaklık dalgası gibi bütün vücuduna yayılıyordu, ayağa kalktı, nefret narası ile bütün zerrelerini Gokikot'ları öldürmeye yöneltti, koştu, koştu, koşarken yerdeki delikleri farkedip Gokikot'lar gibi durdu.

Bu delikler yavaş yavaş açılırken Gokikot'lar ve Acju öylece kalakaldırlar. Delikler tam kapasite açıldı, ve bir patlama sesi duyuldu, çok ufak bir ses, ve ardından yemyeşil bir gaz bulutu.

Gaz bulutu gittiğinde ise Gokikot'lar ve Acju ölmüştü. Gaz bulutu gittiğinde Gokikot'ların arkasında milyonlarca Tigil'linin bağlı olduğunu gördüler. Gaz bulutu gittiğinde Gokikot'un değiştirilmiş bir haline benzeyen bir adamın, kafasında taçla bağlanmışların arasında gördüler. Gaz bulutu gittiğinde, büyük kahraman Acju'nun, orada yerde, çırılçıplak, ve bembeyaz bir melek gibi yattığını gördüler. Gaz bulutu gittiğinde Gokikot'ların hepsinin vücutlarının Dhotit'ten yapma olduğunu gördüler. Gaz bulutu gittiğinde giden gaz bulutunun Dhotit'leri eriten Kor gazı olduğunu anladılar.

Gaz bulutu gittiğinde üzülsünler mi, sevinsinler mi bilemediler.

Fakat yine de, gaz bulutu gittiğinde, önlerinde sadece birşey kalmıştı. Ölümler, ve karanlık bir oda.

***

"Te! Te ghetat maot ter!"
"Evet sevgili dostum, bunların hepsi benim marifetim."
"Acju antope tejle! Te anto alt perw tej!"
"Hayır, buradaki kötülük ben değil, Acju idi. Şükredelim'miş, peh. Staperw insanının azmini reddetmekti o."
"Ga..ga...ga"
"Ama'larını başkasına sakla benim ölü dostum, bence sussan iyi olacak"
"Pra. Pra, et fer sus. Et anto nept."
"Güzel. Şimdi şunu unutma, Narey Staperw'i tanımıyorsun. Öyle birini hiç görmedin. Burada gazı salan da sendin. Gokikot'ların Dhotit'ten yapıldığını bilmiyordun. Acju'yu durdurmak istedin. Spose?"
"Pra. Et sposem. Et sposem."
"Çok iyi. Şimdi, diğer arkadaşların hakkında, onlar senin bu kararına ortak olmak istemedikleri için sen onları öldürdün. Spose alt nept on?"
"Pra. Et sposem."
"Diğerleri. Bu dediklerim sizin için de geçerli, spose?"
"Pra."
"Pra."
"Pra."
"Güzel. Şimdi ben gidiyorum. Beni gördüğünüzü söylerseniz, Tanrı'lar sizi cezalandıracak ve hepiniz öleceksiniz. Unutmayın."
"Pra."
"Et sposem, pra, pra."
"Pra."
"Pra."
"Ve...kızkardeşimin mezarını onunkinin yanına koyun. O...o...o bunu isterdi."

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Sıçsam daha iyi yazı çıkar be senin gibi yarak kafalı hıyar ancak bu kadar yazabiliyor tabii.

Popüler Yayınlar