It's something I have to do.

Bazen hayatın ironi denen sadistik kötü adamı yanına alıp bize oyunlar düzenleyen bir örgüt tarafından yönlendirildiğine inanmak için sebepler geçiyor elime. Sanki hayat bize acı yoldan birşeyler öğretmeye çalışan bir Valusoft tutorialıymış gibi.

***

Her zaman yanımdaki kişiyi dengeliyormuşum gibi hissediyorum, sanki belli biri değilmiş de, karşısındaki neyse ona karşı olan biriymiş gibi. Bunu karşısındakinin "a" demesi üzerine "hayır lan b" diyen biri bu diye yorumlamayın hayır, kastettiğim bu değil. Size anlatmam zor, ama biri cıvıyorsa ben onu aşağıya çekiyorum, biri ciddiyetini takınmışsa ben Jim Carrey'den beter oluyorum mesela. Bunların hepsi karakterim olmadığı iddialarını kuvvetlendirmekte.

***

O kadar özlemişim ki yazmayı. Yazmayınca, içimi bir yerlere boşaltmayınca pimi çekilmiş şaka bombaları gibi hissediyorum kendimi. Patlamayacak plastiklerin bir kağıda sarılmış hali gibi bir his dürtüyor beni. Aradaki tek fark var, ben bir Clash tişörtüne sarılmış durumdayım sanırım.

***

Ah öyle isterdim ki burada olmanı. Biz bir akvaryumda yüzen iki kayıp ruhuz sadece. Aynı yerler üzerinde koşuşturup durduk yıllarca, ve nasıl hep aynı korkularımızı bulduk, keşke burada olsaydın.

***

Donmuş dünya sanki. Sadece ben hareket ediyorum. Kimsenin ağlayamadığı bir dünyada, sadece benim elim kıpırdamaya cesaret edebiliyor. Ama yine de istemiyorum. Acı çekiyorum çünkü, elimin her hareketi gözyaşlarıyla yırtıyor önümdeki kağıdı ve kağıdın arkası çıkıyor ortaya. İnsanlar bana bakıyor kirli gözkapaklarının ardından, ellerim titriyor. Hareket etmeyen dünyayı özlüyorum, çünkü kağıdın arkası bir yere yetişecekmiş gibi devamlı hareket ediyor. Sadece ben varım bu dünyada, kalabalıkların içinde bir ben özlüyorum bildiğim dünyanın rahatlığını. Aklım bir şarkıya gidiyor devamlı, o şarkı beni korusun istiyorum. Sanki gerçekten koruyacakmış gibi yere çöküyorum ağzımda o şarkıyla, zihnim hep eski dünyamda. Değişimi istemiyorum ben. Soğuk rahatlığım nerede? Geriye dönüp baktığımda bir ah çekmem için mi orada sadece, artık böyle mi olacak? Evet diyor karanlık bana, evet, artık evren sen değilsin. Artık sen hiçbirşey değilsin diyor bana yavaşça, tüm kelimelerin tadını çıkararak. İşin kötüsü haklı da. Gözümün gördüğü gerçekleri tartışamıyorum artık. Biliyorum gerçeği, ve ömrümün sonuna kadar unutmayacağım: Ben yalnızım.
***

Level'da bir konu açılmıştı eskiden, "editörün gizli hayatı" muhabbetinin bir kolpası olarak. Onu bir daha şimdi yapmak istedim.

Adı: Ace Theodore Archibald Minophen
Görevi: ÖSS yemi.
Ne sever: Denge durumunu. Kendini anlatmayı, kendini ifade etmeyi. Kendini.
Ne sevmez: Dengenin iyiye ya da kötüye kaymasını, kontrolünü yitirmesini,
seçtiği birkaç insan dışındaki tüm güruhu, cehalet zarafettir mottosunu
bellemiş aptal insanları.
Tüm zamanlarda en sevdiği oyun: Star Wars Knights of the Old Republic II,
Jazz JackRabbit II, Rise of Nations
Tüm zamanlarda en sevdiği film: Se7en, Fight Club, V for Vendetta, Fountain
Tüm zamanlarda en sevdiği kitap: Brave New World, Harry Potter and the
Deathly Hallows, American Gods
Tüm zamanlarda en sevdiği dizi: Prison Break, Heroes, Futurama, Six Feet Under
Tüm zamanlarda en sevdiği oyuncu: Christian Bale, Johnny Depp, Cate Blanchett
Şu an ne oynuyor: Prince of Persia: The Two Thrones
Şu an ne izliyor: Battlestar Galactica, 24, The 4400, The Sopranos
Şu an ne okuyor: Kara Kule - 1: Silahşor
Şu an ne bekliyor: The Dark Knight ve Sweeney Todd filmlerini, Metroid Prime 3'ü
Splinter Cell: Convinction'u ve olur ya yapılırsa umuduyla Kotor 3'ü.

Yorumlar

Popüler Yayınlar