There must be some mistake, I didn't mean to let them take away my soul.

Hayatıma en çok etki eden oyunlar, ya da beni en çok etkileyen oyunlar listesi yapmak istedim. Öyle. İstedim ve yaptım yani.

FIFA 99 - EA Sports - PC - 1998
Bu, benim kendi bilgisayarımda oynadığım ilk oyundur. İlk. Bunun anlamı bile o kadar uzak ve soğuk geliyor ki şu an... ama o zaman dünyalar demekti benim için bilgisayarım. Okul bilgisayarında Rayman ve kuzenimin bilgisayarında FIFA 98 oynamıştım, ama hiç kendi evimde, yatağımın yanı başında oyun oynamamıştım. İlk... ilk defa bilgisayarda bir şeye çift tıklayışım (Hakikaten kim öğretti bana bu tür bilgileri? Kuzenimdi herhalde.) ilk defa bir intro (Müthiş Fatboy Slim ve müthiş Rockefeller Skank şarkısı, o zamanlar açyo, igonarakyo diye bilirdik) ve ilk maçım. Herhalde yenilmiştim, ama bir ilk daha yaşadığımı hatırlıyorum net bir şekilde, aşırı ısınan bir bilgisayarın o iç gıcıklayıcı kokusunu, ilk defa çekmiştim burnuma. FIFA 99 çok etkilemişti beni ve bir anlamda hala da etkiliyor.

Jazz Jackrabbit 2 - Epic MegaGames - PC - 1998
Bende FIFA vardı ya hani? Milletle muhabbet ederken bunun lafını ediyordum tabi haliyle. Fakat millet konsepti doğası gereği geniş ve benim çenem de düşük olduğu için, duymaması gereken kişiler de duyuyordu o lafları. Biri gelmişti, yanlış hatırlamıyorsam okulun serserisiydi (facebook'tan baktım, hala serseri) bana takas önermişti. FIFA'ma karşılık JJR2. Bir şey diyememiştim, ama içimden nefret etmiştim ondan ölesiye. Nasıl etmezdim ki, kapaklar bile özetliyordu her şeyi, Dennis Bergkamp'a karşılık yeşil bir tavşan. Oyunu istemeye istemeye kurmuştum ve... ilk bağımlılık. Eve gelmek için ilk bilgisayar bağlantılı sebep (öncekiler genelde Şirinler ve Power Rangers bağlantılıydı) ve odaya kapanıp ilk defa bilgisayar uğruna bir şeyi ihmal etmek (ironiktir ki Şirinler ve Power Rangers'ı ihmal etmiştim.). Çok büyük bir oyundur benim için JJR2. Oynadığım en iyi de oyundur aynı zamanda.

RollerCoaster Tycoon - Chris Sawyer - PC - 1999
Bu ve ikincisi, benim oyunlara tüm bakış açımı değiştirdiler! Evet, itiraf ediyorum, benim çok ufak yaşlardayken bile rekabet gerektiren oyunlara yatkınlığım yoktu, ama RCT ve RCT2 devamlı beni daha iyi olmaya tetikliyordu, daha fazla para kazanmaya, daha büyük parklara... O çocuk yaşımla çölde (Dynamite'lı bir haritaydı) bir vaha yaratmıştım, go-kart pistleri, devasa rollercoaster'lar, su kayakları hatta ufak göller... Kardaydım. Kara geçmenin yolunu bulmuştum (tuvalet yapın, daha çok tuvalet yapın ve hepsini paralı hale getirin) rating'i arttırmak da çok güzel yapılıyordu. O kadar büyük bir etkisi oldu ki bende RCT'nin... eğlence anlayışımı bir daha değişmemek üzere "barışçıl oyunlara" kaydırdı.

Neighbours From Hell - JoWood - PC - 2003
Size durumu şöyle açıklayayım, benim bilgisayarım patlamıştı. Yani ufak bir şeydi, evet, sadece kıvılcım çıkmıştı, ama pc yine de çalışmıyordu sonuçta. Ve tamirden geri döndüğünde bir halta benzemiyordu. Özellik, ram falan bilmiyordum bir de o zamanlar, hangi oyun çalışmaz bir fikrim de yoktu doğal olarak. Her oyun bir hüsrandı benim için, bir noktada oyun almayı bile bırakmıştım. Sonra bir gün, bir internet cafede (Ankarada, çok nezih bir yerdi, hatta o kadar ki, benim internet cafe standartlarımı akıl almaz ölçüde yüksek tuttu sağolsun.) bir oyuna rastladım. NfH... Vay anasını'ydı. Dumur'du. Hemen koştum, "abişuyounvarmısende?!" nidasını attım, abi kafasını salladı ve İstanbul'a dönmeyi dört gözle beklememin ana sebebini verdi elime, NfH cdsi. Kurdum ve size şunu net söyleyebilirim: hayattı benim için NfH. Hiçbir şey yokken olandı, benim istediğimdi, bendim. Günlerce, haftalarca oynadım, her bölüm %100'de bitirmeye çalıştım ve bir baktım ki, en sevdiğim oyunlardan biri haline gelmiş oynadığım. Ah neden bir NfH3 yapılmadı ki...

Need for Speed: Underground - EA Games - PC - 2003
Sorun şu: ben yarış oyunlarını sevmem. Yani iyisini severim, fakat ciddi olanlarını ve ciddi olmaya kasanlarını sevmem. Ama her halükarda, isterse süper-iyi, isterse orgazmik olsun, NFS:U'dan önce bir yarış oyunun beni bu kadar etkileyeceğini tahmin etmezdim. Edemezdim. Nasıl edebilirdim ki? Fakat oyunu kurduğum andan son yarışa kadar eve onun için koştuğumu çok net hatırlıyorum. Aracımı modifiye edip onunla gururlandığımı, her şeyi bir yana bırakıp hebeley höbeley nidaları içerisinde asfaltların tozunu attırdığımı... çok etkilemişti beni NFS:U. Hala da oynadığım en iyi yarış oyunları arasındadır, hiç tartışmasız.

Grand Theft Auto: Vice City - Rockstar Games - PC/PS2 - 2003/2002
Önceden söyleyeyim bence serinin en iyisi San Andreas'tır, peki o niye yok bu listede? Şöyle açıklayayım, Vice City, benim için uzun süre bir idealdi. Annem böyle oyunlara sıcak bakmazdı ve Vice City benim günahımdı, vice'ımdı yani, kelime anlamıyla. O serbestlik, Allah'ım o serbestlik, dilersem taksime atlayıp günbatımına sürmek, dilersem bir iki Haitili pataklamak, Allah'ım bitmiyordu oyun! Aylarca, yıllarca oynadım Vice City'yi. Doyamadım, asla doyamıyordum. Tek tek, tüm görevleri yapmaya, o helikopter görevini bitirmeye kastırmaya, ilk adadan ikinci adaya geçmek için şifre yazmaya (ehem) yani efektif bir biçimde sunulmuş oyunun serbestliğine doyamıyordum. Benim için "the" oyunlardan biriydi Vice City. Hala da öyledir.

Star Wars: Knights of the Old Republic II: The Sith Lords - Obsidian Entertainment - PC - 2005
Nasıl anlatırım? Hayatımın oyununu nasıl anlatırım? Kreia'nın, arkada çalan ve bütün duygularımı titreten Jedi Theme'e eşlik eden o vurucu diyaloğunu ve onun sözleriyle mükemmel bir kontrast oluşturan Jedi Konseyinin beni aşağılayışını nasıl tasvir edebilirim? Sağırdın diyordu Üstat Vrook, ve en sonunda duydun diyordu Kreia. Parçalanmıştın diyordu Üstat Kavar, bir bütündün diyordu Kreia. Kördün diyordu Üstat Zez-Kai Ell, ve en sonunda diyordu Kreia, görebildin. İlk RYO'm, fakat ötesinde, ilk SW materyali. İlk aşkım, son aşkım, hala da aşığım ben ona. O sanatsal anlatım, derin hikaye... o kadar basit ve aptalca geliyor ki kelimelerle, sıfatlarla tanımlamak Kotor 2'yi. Birincisini de sonradan oynadım, ama çarpmadı beni ikincisi kadar. Kreia kadar kafamı karıştırmadı kimse. Atton kadar gülmedim kimseye ya da Handmaiden kadar aşık olmadım Bastila'ya. Hayatımın oyunu buydu ve onu ilk saniyeden itibaren anlamıştım.

World of WarCraft - Blizzard Entertainment - PC - 2005
Hah! Bu oyunun iyi olduğuna inanmayışım, buraya oyunları kalitesine göre almadığımın en büyük kanıtı olmalı. Ama WoW beni çoğu oyundan daha fazla etkilemiştir, bunu da tartışamam işte. Çünkü WoW'dan önce ben casual bir oyuncuydum, günde iki üç saat beni aşıyordu bile. Ama WoW'dan sonra... eve geliş, bilgisayarı açış ve uyku olmuştu rutinim. Rutin değildi, çünkü bir dünyanın içine giriyordum ben, değişen, dönen ve beni beklemeyen bir dünya, ama bir o kadar da benim kontrolümde bir dünya. Beni bilgisayara bağımlı yapan ve en nihayetinde hayatımı en kökten değiştiren oyun buydu. Bugün günde sekiz dokuz saat pc başındaysam WoW'a bağlayabilirsiniz bunu. Çünkü o sardı bunu başıma. Eh, iyi de yaptı yahu? Helal olsun be! Yürü!

Half-Life 2 - Valve Entertainment - PC - 2004
Kronolojik olarak diziyorum aslında evet, ve bu 2004 yapımlı şaheserin burada olmasının gayet mantıklı bir sebebi var. Çünkü ben bu oyunu 2007'de bitirdim. Evet, itiraf ediyorum ve bir şeyi daha ekliyorum, bu benim bitirdiğim üçüncü FPS idi (ilki Nightfire, ikincisi Blue Shift), çünkü ben FPS türünü sevmeme rağmen sonunu getirebilen bir insan değilim. Ama HL2... o müthiş hikaye, o müthiş hissiyat, ensemde hissettiğim atmosfer... FarCry oynamıştım, yani açık mekanlar ne denli iyi anlatılabilir bilgim vardı, ilk Half-Life'da kapalı alan atmosferini nasıl verebileceğini de biliyordum Valve'in. Ama bu kadar değil. Metalik Citadel 17 vardı beni çok etkileyen, sonra parçalanmış, terkedilmiş Nova Prospekt. City 17 vardı, direnişten önce ve sonra olmak üzere, arkamdan "herkes, Freeman'ı takip etsin!" diye bağıran direnişçiler. "hedef görüldü" diyen Combine, onların bızıldayan biçerleri, headcrab'ler, buggy'mizle kırık asfaltı aşındırdığımız bölümler... Mükemmeldi HL2. Hala da mükemmel.

Rise of Nations - Big Huge Games - PC - 2003
Bir başka yeni oynama vakası, bu şaheseri de 2007'de oynadım ben. Ama bunun durumu HL2'den daha farklı açıklanabilir, çünkü ben RoN'dan önce RTS sevmezdim. Bir önyargım vardı türe karşı, beni pratik zeka kullanmaya zorlayan oyunlardan uzak durma kararım da vardı. Ama RoN geldi ve şunu dedi bana net bir şekilde: "Ne pratiği lan? Sekiz çağ diyorum dingil!" Evet, on sekiz milleti sekiz çağdan geçirmek, bunu her detayı düşünerek yapmak, gelişmek, gelişirken yoketmek, yokederken düşünmek ve daha fazlasını istemek. RoN zekice bir oyundu, zeka isteyen bir oyundu ama "ordu bas, saldır, çabuk düşün!11!LANET OLSUN!!1!!" gibi bir zeka değil, yavaş, sabır, plan, ileri görüşlülük isteyen bir zeka. Tam benlikti ve hayalimdeki stratejiydi. Ayrıca da not düşmek gerekir, RoN buraya tamamen kalitesinden dolayı girmiş tek oyundur. RoN!

Portal - Valve Entertainment - PC - 2007
Eski zamanlar. Böyle başlayıp canınızı sıkmak istemiyorum, ama şunu da belirteyim, eski zamanların oyunlarıyla şimdiki oyunlar arasında ciddi bir fark var. Çünkü eskiden hiçbir şey yoktu ve her oyun yeni bir fikirdi. Yeni bir oynanış, yeni bir devrim. Bunu en iyi revanın bir sözü açıklıyor aslında, "Şimdi yeni bir CoD çıksa, ben seni onda yenerim, bunu biliyoruz abi. Yeni bir PES çıktığında da sen beni yenersin, bunu da biliyoruz. İşte bundan emin olmak yeni piyasanın en büyük sorunu, çünkü bir FPS yaptığında farklı bir şeyler yapmış olmuyorsun, sadece bir FPS yapmış oluyorsun.". Ve işte o sadece yeni bir FPS olmayan oyun Portal'dı. Beni büyülemişti, tek oturuşta, dünyayla bağlantımı kesip bitirmiştim. Sonunda ise "still alive" değildim, bitmiştim, ölmüştüm. Vay anasını ulan!

Yorumlar

Roller Coaster 2 şu an bilgisayarımda kuruludur ^^
Murat dedi ki…
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Murat dedi ki…
Merhaba , nasıl başlayacağımı bilemiyorum , ben 26 yaşında bir pratisyen hekimim , ve blogunuzda işlediğiniz konular benim de çok ilgimi çeken konular ve bu son post da ki oyunların hepsini zamanında oyunamışımdır.Bunları hatırlattığınız için size ayrıca teşekkür ederim.
Oyungezer dergisi yayın hayatına başladığı zamanlarda forumdaki ilk üyelerdenim.Diğer üyeler gibi ben de onlara manevi olarak destek olmaya çalışmıştım.Sizin de bildiğiniz gibi ilk zamanlarda forumdaki üye sayısı çok fazla değildi.Oyungezerin varlığını eşe dosta duyurmaya çalışıyorduk.Bir keresinde içimden gelerek 20-25 dakika uğraşıp yıldızlı bir oyungezer yazısı hazırlamıştım ve foruma yazı olarak koymaya çalışmış ancak başarılı olamamıştım.Bu nedenle aklıma yazının görüntüsünü alıp bir resim düzenleyici programla uygun hale getirip foruma eklemek geldi ve de öyle yaptım.Ve ne oldu biliyor musunuz , 5 dakika geçmeden altına sizin cevabınız geldi ve aynen şöyle yazıyordu. "Sadece *gasp* diyebilirim.Evet." Size özel mesaj ile nedenini sordum ancak sonradan öğrendim ki forumda özel mesaj atmak problemliymiş ve size de ulaşmadığını çok sonradan anladım.Ama o sözünüz bana gerçekten çok ağır gelmişti.Ben bir öğretmen evladı olarak büyüdüm.Bu yaşıma kadar hiç kimsenin ne malında ne de hakkında gözüm olmuştur.Ancak bu kadar ufak bir şeyde ilk defa gasp etmekle suçlanıyordum.Bu çok üzücüydü.
Sizden ricam bu kelimeyi kullanmanızın nedenini bana anlatmanız.Bu yaşıma kadar hiç kimseyi en ufak bir şekilde kırmamaya özen gösterdim o yüzden benden herhangi bir olumsuz cevap almayacağınızı garanti ederim ama lütfen yine de siz de olumsuz bir şeyler yazmayın.Tek düşüncem iyi niyet ve dostluktur.Teşekkürler.Forum için seçtiğim üye ismim "Fallen".
Murat dedi ki…
Lütfen kusuruma bakma , sadece üye ismimi ekleyecektim , spam olmasın diye diğerini sildim yeni bir taneye ekleyeyim dedim ama bununla birlikte 4 oldu.Açıkçası pek anlamıyorum bilgisayarlardan.O sildiğim yazı bunun aynısı ancak altaki üye ismimi eklememiştim o kadar.Yorum silindi olarak gözüküyor , sakın kötü bir şey yazıp da sildiğimi düşünme , sevgiler..
yiğitcan dedi ki…
Murat, yok yok yok, çok özür dilerim. Ya benim eşekliğim olmuş o, gerçekten gasp derken onu demek istemedim. Gasp ingilizcede hayranlık içerisinde apışmak gibi bir şey, böyle tam olarak nefesinin kesilmesi gibi, ben de uzun zamandır mmo oynayan biri olarak "*gasp*, *sigh*" gibi rp yaparken karakterinin ne hissettiğini anlatmaya yarayan ufak yazılar eklemeye alışmışım. Orada etkilendiğimi belirtiyordum, yoksa katiyen öyle bir imada bulunmak istemedim.
Murat dedi ki…
Ben çok üzülmüştüm ama böyle açıklaman beni çok sevindirdi , ayrıca estağfurullah o nasıl söz öyle , bu kadar spam yaptığım için lütfen sen de benim kusuruma bakma.Ayrıca editor olmana gerçekten çok sevindim.Tüm samimiyetimle tekrar en içten sevgilerimi sunarım.

Popüler Yayınlar