Breathe. Breathe in the air. Don't be afraid to care. Leave, don't leave me. Look around. Choose your own ground.
Amerika'da yaşam hiç beklemediğim kadar iyi gidiyor, her şey ummayı isteyemeyeceğim kadar... normal. Çok fazla değişim var, bunları umursayacağım diye korkuyorum ama bir şekilde umursamıyorum. Yemeklerden insanlara, sıcaklıktan okulun yapısına kadar çok fazla şey değişik, ama eve geldiğimde hala Serpil ablayla konuşuyorum internetten (Mehmet'i özlüyorum bir de şu sıralar). Hala Neşet'le bir online oyun oynuyoruz, hala forumlarda mesaj siliyorum. Geri kalan pek çok şey değişmiş oluyor belki ama, vücudumun, yaşamımın bu kısmı hep oraya ait ve evrensel olduğu için, hiç değişmiyor.
***
Eski yazılarımda abarttığım şeyler, acılarım, yaralarım, kanım, hepsi gitmiş. Onları hissettiğimi bile hatırlamıyorum, o kadar zaman geçmiş ki üstlerinden. O kadar fazla olay olmuş ki, o kadar fazla şey değişmiş ki. Ben arada Oyungezer'e hiç çözülmesin diye dua edeceğim kadar sıkı bağlanmışım, ÖSYM beni ODTÜ'lü olarak deklare etmiş, atlantiğin bir ucundan öteki ucuna geçmişim ve hepsi unutulmuş gitmiş. Queens of the Stone Age'in hipnotik, sorunlu ritmlerinin yerini Dark Side of the Moon almış, Sgt. Peppers almış. Ne kadar çok şey değişmiş... hiçbiri aynı kalmamış.
Pişman değilim neyse ki hiçbir şeyden.
***
Bir müzik albümü yapabilseydim, yapsaydım veya yapacak fırsatlar önüme sunulsaydı (önermenin nasıl iyimserleştiğini fark ettiniz mi?) konsept albümden başka bir şey yapamazdım, yapmam mümkün olmazdı. Konsept albümlere o kadar aşina oldum ki, onların bütünlüğüne o kadar alıştım ki, diğer albümler sadece birkaç şarkının bir araya toplandığı yerler olarak geliyor bana.
***
Bu blog girdisini sadece ve sadece bir şey yazmak istediğim için yazdım, fark ettiniz değil mi? Bir amacım yoktu, söylemeye değer bir hissim yoktu, birkaç şey geldi başıma, birkaç şey geçirdim, ama söylemeye değer değillerdi. Yine de söyledim, sadece söylediğimi bilin diye. Sadece bilin bir şeyler söyleyebildiğimi diye, takdir edebilin diye, duyabilin diye. Söylenmemeye değer şeyleri söyledim sadece. Tamamen gereksiz olduğunu bile bile.
***
Yapılamayacak hiçbir şey yapamazsın
Söyleyemezsin söylenemeyecek hiçbir şarkıyı
Söyleyebileceğin hiçbir şey yok, ama öğrenebilirsin oyunu nasıl oynayacağını
Kolaydır
***
Eski yazılarımda abarttığım şeyler, acılarım, yaralarım, kanım, hepsi gitmiş. Onları hissettiğimi bile hatırlamıyorum, o kadar zaman geçmiş ki üstlerinden. O kadar fazla olay olmuş ki, o kadar fazla şey değişmiş ki. Ben arada Oyungezer'e hiç çözülmesin diye dua edeceğim kadar sıkı bağlanmışım, ÖSYM beni ODTÜ'lü olarak deklare etmiş, atlantiğin bir ucundan öteki ucuna geçmişim ve hepsi unutulmuş gitmiş. Queens of the Stone Age'in hipnotik, sorunlu ritmlerinin yerini Dark Side of the Moon almış, Sgt. Peppers almış. Ne kadar çok şey değişmiş... hiçbiri aynı kalmamış.
Pişman değilim neyse ki hiçbir şeyden.
***
Bir müzik albümü yapabilseydim, yapsaydım veya yapacak fırsatlar önüme sunulsaydı (önermenin nasıl iyimserleştiğini fark ettiniz mi?) konsept albümden başka bir şey yapamazdım, yapmam mümkün olmazdı. Konsept albümlere o kadar aşina oldum ki, onların bütünlüğüne o kadar alıştım ki, diğer albümler sadece birkaç şarkının bir araya toplandığı yerler olarak geliyor bana.
***
Bu blog girdisini sadece ve sadece bir şey yazmak istediğim için yazdım, fark ettiniz değil mi? Bir amacım yoktu, söylemeye değer bir hissim yoktu, birkaç şey geldi başıma, birkaç şey geçirdim, ama söylemeye değer değillerdi. Yine de söyledim, sadece söylediğimi bilin diye. Sadece bilin bir şeyler söyleyebildiğimi diye, takdir edebilin diye, duyabilin diye. Söylenmemeye değer şeyleri söyledim sadece. Tamamen gereksiz olduğunu bile bile.
***
Yapılamayacak hiçbir şey yapamazsın
Söyleyemezsin söylenemeyecek hiçbir şarkıyı
Söyleyebileceğin hiçbir şey yok, ama öğrenebilirsin oyunu nasıl oynayacağını
Kolaydır
Yorumlar
okumak hosuma gitti. o kadar :)
hem sevindim her seyin iyi gitmesine de, hakediyorsun.
kendine iyi bak :) yazmaya da devam et, bana okuyacak seyler oluyor.