Am I really all the things that are outside of me?



10 - Kasabian - West Ryder Pauper Lunatic Asylum
West Ryder Pauper Lunatic Asylum bir Kasabian albümü, ilk şarkısı Underdog'ın marşvari elektro-ritmlerinden ilk single'ı Fire'ın asla yılgın olmadan hipnotikleşebilen melodisine kadar hem de. Fakat bir şekilde, West Ryder Pauper Lunatic Asylum Kasabian'ın önceki işlerinden farklı da. Biraz daha organik, biraz daha az mekanik, biraz daha melodik. İnsansı duyguların nefes alması için biraz daha alan var Kasabian'ın üçüncü albümünde, üstelik Kasabian'ı sevme
sebeplerimizin hiçbiri de kaybolup gitmemiş.

9 - Queensryche - American Soldier
Queensryche aslında hayatıma kendi müziğiyle girmiş bir grup değildi, Take Cover'daki mükemmel yorumlardı beni gruba çeken. O yüzden, American Soldier gelip, beni bulup, bir de sarsınca 2009'un en büyük sürprizlerinden birini yaşadım. Saf bir hikayeydi American Soldier, askeri propagandalardan arındırıp insan yönüyle anlatan, acıyı, itaati ve ölümü asla yargılamadan sorgulayarak irdeleyen bir albümdü. Bu yüzden, sadece bu yüzden, benim için 2009'un en değerli albümlerinden oldu.

8 - Pure Reason Revolution - Amor Vincit Omnia
The Dark Third'den sonra Amor Vincit Omnia'yı dinlemek bir hayal kırıklığıydı benim için ilk başta, ağır elektronik tınılar, FIFA 2001 soundtrack'ini andıran melodiler, dans müziğine benzeyen bir iskelet... Ama zaman geçti, ben Amor Vincit Omnia'yı dinlerken buldum kendimi, Deus Ex Machina, Keep Me Sane/Insane, AVO, bu sene dinlediğim birçok albümden daha çok aklımda kalmıştı Pure Reason Revolution'ın ikinci albümü. The Dark Third'den kuşkusuz bir geri adımdı, ama yine de bu objektif bakıldığında en iyilerimden olduğu gerçeğini değiştirmedi.

7 - PJ Harvey and John Parish - A Woman A Man Walked By
Bu albümde beni çeken tek bir şey var: Ritm. Sapına kadar, müzikten bile arınabilmiş, melodiden sıyrılmayı melodiyi unutmadan başarabilmiş bir ritm. Bunu tam açıklayabilecek miyim bilmiyorum ama PJ Harvey ve John Parish'in bu işi inanılmaz ritmik, marş vari hatta, hatta belki inandırıcı gelecek derecede ileri gitmeye niyetli. Kabul, bir tat deneysellik, bir tat indie ve bol tatlarda pj harvey de var bu albümde, ama bir de o çiğ, dayanılmaz ritm var. Ve o çiğ, dayanılmaz ritm çok güzel.

6 - The Flaming Lips - The Flaming Lips and Stardeath and White Dwarfs with Henry Rollins and Peaches Doing the Dark side of the Moon
Benim müzik dünyasına dair duyduğum en iyi, en heyecanlandırıcı haberdi belki de bu: "Wayne Coyne The Flaming Lips'in Dark Side of the Moon'un bir cover'ını yapacakmış". Tüm albüm mü? Gerçekten mi? Nasıl heyecanlanmam ki? 22 Aralık'ta çıktı ve benim şahsi listeme kafadan, sevinerek, ayın karanlık yüzünden taklalar atarak girdi bu uzun isimli mükemmel albüm. The Flaming Lips The Flaming Lips gibiydi ve Dark Side Dark Side gibiydi, hiçbiri kendini tamamen kaybetmemiş ama diğerine saygı göstermeyi de unutmamıştı. "Breathe" o halde, "breathe in the air". Embriyonik bir hava ama. Çok güzel embriyonik bir tutulma.

5 - The xx - xx
Müzikte minimalizm her zaman aradığım bir şey değildi, ne Suicide bunu yüksek sesle yaptığında ne de The Kills bunu boşluklarla yaptığında sevebilmiştim az müziği. Hep melodi, sözler ve ritmlerdi benim için önemli olan, sezemediğim müzik sanki müzik değildi. Ama ben bu yargılara tutunurken yanımda xx yoktu. The xx'in çıkış albümü, 2009'un muhtemelen en eşsiz albümlerinden biri ve 2010'ların nasıl bir müzik yaratabileceğinin belki de en akla yatkın örneği ve bir şekilde, eğer dinlemediyseniz, dinlenmeyi kesinlikle hak ediyor.

4 - Fever Ray - Fever Ray
The Smashing Pumpkins'in Beginning is the End is the Beginning'ini duyduğumdan beri kafamda dolaşan -ve last.fm'in bana armağan ettiği konseptlerden biri olan- bir etiketti "haunting". Perili diyordu sozluk.web.tr haunting için, ama benim için haunting karanlık demekti, peşini bırakmayan, kafanda dönen ve bunların her birini yaptıkça daha da kararan. Fever Ray'in Fever Ray'i böyle bir albümdü işte. Karardı, karardı ve bırakmadı peşimi. The Knife bundan sonra albüm falan çıkarmasın, aslolan parça Karin'miş ya denklemde. Albüm kapağı bile mükemmel yahu, baksanıza?

3 - The Pains of Being Pure At Heart - The Pains of Being Pure At Heart
"Sadcore" diye bir tür öngörüyor müzik çevreleri The Pains'e. The National da var diyorlar bu grup içerisinde, ha bir de The xx diyorlar. Biraz da Interpol aslında, çok az Joy Division, çok çok az Radiohead. The Pains of Being Pure At Heart ise tüm bu tanımların içerisinde hüznü ve çocuksuluğuyla oturuyor. Kütüphanede geçen cinsellikle tanışma hikayeleri yazıyor, ufak aşklara kocaman melodiler uyduruyor ve bir şekilde dinletiyor kendini. "Sadcore" değil, "Naif" diyelim aslında biz The Pains'e sayın müzik çevreleri. Naif daha güzel bir kelime. Naif kelimesi kadar güzel bir albüm The Pains'in ilk albümü de.

2 - Dirty Projectors - Bitte Orca
Bunu söylemek artık ne kadar yakışık alır bilmiyorum ama, ben "deneyselliği seviyorum". Ben tahmin edilememezliği istiyorum müzikte, birden kendimi şaşırmış ve afallamış bulmak istiyorum, bir enerji istiyorum, kırmızı, beyaz ve mavi bir enerji, parlayan, Menomena gibi, Cloud Cult gibi ve bu sene, Dirty Projectors gibi. Bu liste kafamda dönerken sadece birinci değildi yeri kesin olan, Dirty Projectors'un mükemmel tanımlanamazı da tam buradaydı. Bitte Orca kafamda döndü onu dinledikten günler geçtiğinde bile. Menomena 2007'de Friend and Foe ile ne yaptıysa, Cloud Cult Feel Good Ghosts'la 2008'de ne yaptıysa, Dirty Projectors da onu yaptı 2009'da. Gerçi bir grup daha yaptı ama... o biraz ayrı mı sanki? O biraz birinci mi sanki?

1 - Animal Collective - Merriweather Post Pavilion
Üstteki resme dikkatlice bakın. Sonra gözlerinizi oynatın, çevirin, başka bir yere bakın, etrafında devamlı bir şeyler değişsin resmin. Merriweather Post Pavilion bu işte. Tam olarak, her şarkısı, her sözüyle bu. Bu albümü dinlediğim ilk andan itibaren, Fall Be Kind EP'si de dahil olmak üzere bunun 2009'da duyduğum en güzel şeylerden biri olduğunu biliyordum, bu sesti, en güzel, en temel, en öz ve en özde şekliyle, ses. Bazı şarkıların ritmi diğer şarkıların melodisiydi, bazıları sözlüydü, diğerleri dilsizdi. Hepsi sesti. Hiç birini unutmadım. Merriweather Post Pavilion, bu yüzden ben onu dinlediğim ilk andan beri benim için 2009'un en iyi albümüydü. 2010? Buna cevap verecek misin?

Yorumlar

Popüler Yayınlar