Red-head senorita looking dead came to said I need a bed en espanol.

Family Guy başladığında yazar takımından "Hadi bu diziyi Peter ve salaklıkları
üzerine kuralım" diyen salak kimdi acaba? O salak komple dizideki orjinal karakterlerin
sadece Stewie ve Brian olduğunu göremedi mi? Ya da daha vahimi, o salak hiç Simpsons
seyretmedi mi? Animasyon dünyasında bir kural olması gerek artık bunun, Homer'dan
daha salak ve daha şişman bir karakter yaratamıyorsan, şişman ve salak klişesini
kullanma.

***

Colin McRae ölmüş. Ölmüş. Ölmüş ne kadar soğuk bir kelime.

***

Emmy ödüllerinde Sopranos'a verilen ödül için ben de mutfağımda ayağa fırlamak
istedim. Emin olun, yıllar yıllar sonra Amerikan popüler kültür tarihçileri dönüp
2000'lere baktıklarında televizyon olarak sadece Sopranos'u görecekler, başka
hiçbir diziyi değil.

***

Colin McRae ölmemeli ya? Colin McRae ölümsüz değil miydi? Ralli oyunları bize
yalan mı söylemiş?

***

Goya'nın Hayaletlerine kötü eleştiri yağmaya devam ediyor, Empire ve Total Film'den
sonra Haşmet Babaoğlu'da "İlk defa bir Milos Forman filminden hayal kırıklığıyla
çıktım" demiş. Empire'da, Total Film'de aşağı yukarı aynı şeyleri söylemişti.
Gidemediğime pek üzülmemeye başladım.

***

Amerikan rock sahnesinde seneler sonra akıllar kalan çoğu şarkıda çok sert folk
etkileri görülüyor, bunu gördüm. For What It's Worth olsun, American Pie olsun,
gerçekten derinlemesine düşünülmesi gereken bir konu. Sorulması gereken soru da
şu, neden Amerikalılar kültür dendiğinde "Folk-Apple pie-Amerikan Futbolu" üçgeninin
ötesine geçemiyorlar?

***

Bugün okulun ilk günüydü. Dersane arkadaşlarım dışında (ki birine çok rahatlıkla
"kardeşim" diyebilirim) özlediğim insanların üç kızdan oluştuğunu farkettim. Bu
üç kız hep beraber gezen, birbirleri için erkek arkadaş terkeden tipler. Nedendir
bilinmez, bir tek bunların yanında tamamen kırılıp öze düşebiliyorum. Yanlarında
küfrediyorum, onlarla en homofobik-homoerotik şakaları yapabiliyorum ve onların yanında
Smashing Pumpkins'i canlı görmeden öleceğim için üzüldüğümden dem vurabiliyorum.
İşin ilginç kısmı, her güzel kızın yanında alıp başını Malezya'ya giden libidom
bu kızların üçünün de müthiş güzel olmasına rağmen sakin, uslu uslu duruyor. Sanırım
bunun sebebi, bu kızları kendimden farklı birşey olarak değil de, ne desem anlayacaklarından
emin olduğum bir grup olarak görmemden kaynaklanıyor. Hoş, gerçi böyle diyorum ama
hayatın benim dediğim şeylerin aksini "aha oluyormuş bak" diye suratıma vurmak
gibi bir alışkanlığı var, tırsmıyor da değilim.

***

Bilgisayarda kendimi en fazla özdeşleştirdiğim parça klavye. En çok onu özlüyorum
internet cafenin kuytu köşelerinde.

***

Colin McRae nasıl ölür ya? Nasıl ya?

***

Sum41 için: "Pop Punk'taki her numarayı denediler... büyümek dahil." Rolling Stone
dergisinin son Sum41 albümüne yaptığı yorum. Sanırım bu dergi hoşuma gidecek, en
azından albüm eleştirileri hoşuma gidiyor şimdiden (Apettite for Destruction yazıları
ve Uykusuz röpörtajları çok güzeldi).

***

Uykusuz'daki adamlar hep benim çevremde gördüğüm adam tiplerine benziyor. Umut
Sarıkaya cümleleri kinayeli ve ünlemli cümlelerle bitiren ve bunlara pis sırıtan
o adam, Ersin Karabulut ortamın tiki cemiyetinde ayağı olan ama aslen bizden olan
genci, Yiğit Özgür benim gibi en geveze ve en ortamı toparlayan eleman, Memo
Tembelçizer devamlı gülen ve ortamın neşe kaynağı eleman, Oky ise "oha amına koyayım
yok xxyy" diyen şeker. Hepsi bizden yahu.

***

Kola istiyorum, ama iftar gelmiyor. Az önce burnuma kolalı jelibon kokusu geldi.
İftara bir saat var ve ben o bir saati FM'de İngiltere'yi Avrupa Şampiyonasına
taşıyarak geçirmek istiyorum (ayıptır söylemesi Birmingham'ı bırakmak zorunda
bırakıldım, meşhur bir insanım ben artık). Kola isteyen ace off lads.

Yorumlar

Popüler Yayınlar