Time to wake up and dig myself out of this hell.

Şu an bilgisayarımda Crysis, World of WarCraft, Football Manager 2008, FIFA 07 ve Neverwinter Nights 2 kurulu. Ama ben yapacak birşey bulamadığıma kendimi inandırmışım ya bir kere, hayatta bunlardan eğlence malzemesi çıkaramam.

***

İnsanların ne kadar kafayı yemiş olduklarını anlayınca hissettikleriniz çok ilginç şeyler. Daha da ilginci, kendi kafayı yemişliğinin farkına varmak. Mantık denen olgunun sınırlandırdığı alan içerisine girmeyen onlarca davranış ve takıntısı var herkesin. Bunların çok büyük bir çoğunluğu, başka insanların düşüncelerini duyamıyor oluşumuzdan kaynaklanıyor bence. Onları tasasız birer obje gibi görmemizden, üstelik bu ağlasalar da, kendilerini yaksalar da değişmiyor, onların ancak bir masa kadar hisli olduklarına inanabiliyoruz. Bu da otomatikman özel olduğumuza inandırıyor bizi, daha da vahimi, birşeyleri anlamlandırmaya çalışanın sadece biz olduğumuza. En nihayetinde korkutucu bir bireyselliğe sahip bir düdük olup çıkıyoruz. İnsan denen nane hakkında çıkan kısmın özeti bu.

***

Pain'in Shut Your Mouth'ı çalıyor şu an arka planda. Endüstriyel Metal'in en iyi örneklerinden biri olduğu şüphesiz, The Wall'a ayırdığım kota sebebiyle indiremiyor olsam da, Torrent dosyaları klasörümde ilk üç albümlerinin torrentleri durmakta, bir ara onlarla ilgileneceğim.

***

WoW'da, ve her MMO'da, insanın sevdiği bir classı bulması gerek, bunu anladım. Öteki şekilde kati surette oyundan zevk alamıyorsunuz. WoW'da benim sevdiğim sınıf, daha önemlisi, iyi olduğum sınıf Shaman'dı hep. Bundan asla şüphe etmemeliydim. Warrior nedir yahu? Benim mis gibi level 41 Öküz Şamanım var, kıytırık savaşçılar benim neyime ha, neyime?

***

Benim yazarken bayıldığım esprilere kimse ilgi göstermeyince hissettiğim o sönüş hissini hiçbir şeye değişmem. Çok acayip birşey ama en iyi öğretmenin öğretemeyeceği birşey öğretiyor sana. Aynı şey blog yazılarım için de geçerli. Kimsenin okumadığını biliyorum, sonradan "ben okudum ama yorum yapamadım" diyecek kadar iyi niyetli olanlar bile okumuyor aslında. Ama size birşey söyleyeyim mi, okumalarının bana kazandıracağı tek bir şey bile yok. Ama okumamaları? Beni ben yapan şey blogumun okunmamasıdır. Nokta.

***

"Oyun tarihini incelemeden önce, insanların sıradan olanla sıradışı olanı nasıl ayırdığını incelememiz gerekir. Sıradan nedir? Sıradan, günlük yaşamda karşılaştığımız ve etkisine duyarsızlaştığımız, yani zihnimizi uyarmaktan aciz hale gelmiş kavramların hepsine denir. Peki sıradışı nedir? Sıradışı, o olayların istisnalarıdır. Eski çağlardan beri, yaptıkları işleri çoğunlukla paylaşan veya paylaştığına inanan insanlar, yaptıklarına burun kıvırmışlardır, ve monoton olduğuna inandıkları hayatlarını, yaptığı iş kalabalığın arasında kendini net belli edecek kadar özel olan kişilere ve onları çevreleyen olaylara sıradışı demişlerdir. Sıradan olduğuna inanan insanlar sıradışı olmak istemişlerdir, sorun şuradadır oysa ki, sıradışı olan insanlar sıradışı olduklarının bilincine sıradan insanlar olmadan varamayacaklardır. Yani bir anlamda, onları sıradışı yapan, sıradan olduğuna kendini şartlandırmış insanların tepkisidir. Peki nasıl takdir edilir sıradışı olan, standart bir toplumda? İfade edilerek. Dikkat ederseniz, insanların sohbet malzemeleri ve anlattıkları olaylar hep sıradışı olaylardır. Hiç kimse arkadaşına o gün elini yıkadığını ve dişini fırçaladığını anlatmaz, elini sabunlarken sabun ve dişini fırçalarken diş fırçası patlamadıysa. Bu, edebiyatta da kendini göstermişlerdir. Kendini ifade etmek konusunda yetenekli olan mutlu azınlık hep sıradışı olayları konu etmiştir eserlerine. Shakespeare bir kralın oğlu olsaydı Hamlet canlanabilir miydi? Dikkat edin, sıradışı olarak nitelendirilen insanların hayatları sadece sıradan insanlar tarafından dile getirilmiştir, rahat yaşayan sanatkarlar hep doğaüstü olaylardan veya insanın tecrübe edebileceği en ilahi deneyim olan aşktan bahsetmişlerdir, yani onlara göre sıradışı olandan. Bu, her dönem sanatta ana konu olmuştur, sıradışıyı konu etmek yani.

Bunun oyunlarla ilgili tarafı ise insanların sıkılmasıyla alakalıdır. Evet, basitçe insanlar sıradışıyı anlatmak ve dinlemekten sıkılmışlardır. Bunun için sıradışı olmak isteğini yerleştirmişlerdir zihinlerine, haçlı seferlerine yüz binlerin katılmasının sebebi budur, keza iskambil kağıtlarının üstünde çiftçi ve marangoz yerine kral ve kraliçe bulunmasının sebebi de budur. Satranç taşları neden Şah ve Vezir tarafından domine edilir? Neden bunlar amele ve ayakkabı boyacısı değildir? Çünkü ayakkabı boyacısını sokakta görebilirsiniz, ama bir Vezir hikayelere konu olan biridir. Bu yüzden insanlar oynarken Vezir olduklarını hafif de olsa hissetmek isterler, bu yüzdendir ki aktörlük, yapılması ütopik olarak düşünülen mesleklerden biridir. Başka karakterler olmak, bir insanın daimi ütopyasıdır.

Bunun oyunlara geliş yolu nedir peki? 1960'larda Amerika Beatles'la, ve daha da vahimi, savaşla tanışmıştı. Bir taraftan açık zihinli Britlerin işgali, bir tarafta savaşın karmaşası... Amerikalıların akıllarını başlarında tutmaları gerekiyordu. Tutamadılar. Ve her deli gibi, yaratma ihtiyacı ile dolup taştılar. Her sorunlu insan gibi sorunlarını yaratıları üzerinden tatmin ettiler. Kitaplar, şarkılar, filmler ortalıkta patlama geçiriyordu, jön kavramı Marlon Brando denen bir adam tarafından yerle bir ediliyordu, efendi rockçı arketipini yıkan taytlı ve efemine New York Dolls düzeni şöyle bir tokatlıyordu, Kubrick Lolita'da ensesti ele alırken, 2001'de septist alt metinlerle zihin jimnastiği talep ediyordu izleyicilerden. Bu yaratıcılık ortamı, sıradışı olma ihtiyacına taban yaptırdı, zira daha geniş hayal gücü oyun alanları yaratmıştı 60'ların Amerikası. Bu zihin açıklığı 80'lere kadar devam etti, ve 70'lerin sonunda inanılmaz bir apolitize yaşandı dünyada, kasıtlı veya değil, dünya farkında değildi artık. Ve sıradışılık tekrar istenmeye başladı, rockstar olmak isteyen nesil burada yetişiyordu. Bunun üstüne dönemin daimi "eğlenme ihtiyacı" bindi ve bilgisayar oyunları insanların hayatlarına kafasını soktu. Ve onlarca fikir, birden evlerini buldu, sıradışı olabilecekleri bir medya yaratılmış olabilirdi. Böylece dünya, dokuzuncu sanatını doğurmuştu, fakat sanatın yapacağı çok şey vardı daha."

Bu, oyun tarihi isimli ve yazmayı düşündüğüm bir yazının girişi. Yapabilirsem detaylandırmak istiyorum. Bir ara da Staperw Destanları: Ev'i detaylandırmak istiyorum, onun hikayesiyle hala gurur duyuyorum zira. Bakalım, zaman gösterecek her şeyi. Belli zamanlara kadar, ace off.

Yorumlar

Popüler Yayınlar