And if you complain once more, you'll meet an army of me.

parçalanmış bir yatakta bir adam vardı, yanında da bir kadın. her şeyin sonu gibi gözüküyordu dünyaları, ama mutluydular. suratları birbirine dönmüştü, gözleri kıpkırmızıydı ikisinin de. ama mutluydular, gülüyorlardı arkalarındaki nihayete cahil bir şekilde. adamın el tırnakları kıpkırmızıydı, kadınınkiler ise dökülmüştü. kadının ayakları paramparçaydı, adamınkiler ise bembeyazdı, üşümüştü. saçları yoktu adamın, kaşları yoktu, karşısındaki kadının saçları ise kalçasına kadar iniyordu, kıpkızıldı. kırmızı yastıklarında, tek, kırmızı yastıklarında, suratları birbirine dönük, her şeyin sonu gibi gözüken bir dünyada, gülümsüyorlardı onlar. çıplaktılar, üşümüştüler, ama mutluydular. bir an sonrası yoktu onlar için, bir an öncesi kadar sürrealdi geleceğe dair her şey. onlar için üstünde durdukları saniye vardı, yattıkları parçalanmış, eski yatak, adamın kırmızı ojesi ve kadının kıpkızıl saçları. bir de yastıkları, tek yastıkları, kıpkırmızı, tek yastıkları. her şeyin bitmesiydi onlar için önemsiz olan, her şeyin varolmasıydı değeri kalmayan. biri için diğeri her şeydi, gözlerinden başka hiçbir şey yoktu çünkü her şeyin sonuna benzeyen dünyalarında. şiirler, şarkılar, efsaneler ve destanlar yazılmamıştı, söylenmemişti hiç hamletin trajedisi veya vahşinin ikilemi. onlar sadece vardılar. birbirinin her şeyin sonuna benzeyen dünyasında birer sincaptılar onlar, kırmızı ojeli, kızıl saçlı birer sincap. kıpkırmızı, tek yastıklarda yatıp, birbirine bakan iki sincap. mutlu sincaplar, çok, çok mutlu sincaplar.

***

Kotor aldım Xbox'a. Oyun kullanılmış olduğu için oyunla gelen kapaktan haz almadım ve kendi kapağımı bastım printerdan. Çok tatmin edici bir deneyimdi, garip bir şekilde. Bir şeylere iz bıraktığımı, bir şeyleri değiştirdiğimi düşündürdü bana o kapak. Hayır bir de güzel bir şeydi biliyor musun.

***

Kafamda bir insanın filtresi değişince onun her hareketi batmaya ve sığ gözükmeye başlıyor. Çok başıma geliyor hep, alenen bu filtre değişimiyle uyumlu hareket etmemeyi başarabiliyorum tabii ki, fakat gelin görün ki içimde kaldıkça daha da nahoş durumlara yelken açabiliyor o filtre. Bazen de unutulup gidiyor, bu iyi bir şey tabi. 

Neyse. Bunu da söylememin sebebi, bir olay sonrası bir filtrenin değişmiş, bir anahtarın atmış olması. Garip bir şey, ilgilenilesi.

***

Başla.
Hayır.
Başla.
Yo, yo hayır.
Yanmamak için, gömülmemek için, acının ima ettiği her şeyden kaçmak için... başla.
Anka için, Cebrail için, beyazın ima ettiği her şeyden kaçmak için... yo, hayır.
Peki onlar? Onları bırakmak, onları terketmek, onlardan kaçmak, belki de? Başla.
Ne olmuş onlara? Onlar beni bırakmayacak mı, terketmeyecek mi, kaçmayacak mı bazıları, hatta? Yo, yo hayır.
İnanç o halde? Başla.
Evet, o halde inanç. Evet, o yüzden hayır.
Yüzleşmemek için o halde. En korkutucu olanla, düşüşü itiraf etmekle yüzleşmemek için. Güçsüz gözükmemek için, kontrol edilmemek için, uğruna çalıştığın her şeyi kaybetmemek için, göğün kafana düştüğü günü görmemek için, o halde. Başla. Başla, çünkü başlamazsan biri sana söyleyecek eninde sonunda ne kadar kusurlu olduğunu. Duymadan saçmalığını anlayamayacağın şeyileri duymanı sağlayacak biri. Başla o halde. Başla. Evet de bana, üç kere, durmadan, başladığını göstermek için.
Ben...
Güçsüzsün.
Yo! Hayır, ben...
Göreceksin ne kadar güçsüz olduğunu, biri sana söylediğinde.
Ama....
Anlamamıştın dünyayı. Ama vakıf olamamıştın her şeye. Ama fark etmeyecek. Başlamamış olacaksın çünkü.
O zaman...
O zaman?
Evet... evet... ben... evet.

Yorumlar

Popüler Yayınlar