yanlış hikayeler: bölüm üç

Her şey kapkaranlık mı olacak o an? Yani, hayatım gözlerimin önünden geçtiği an değil, o andan sonra, kararacak mı her şey? Sesi duyacak mıyım mesela? Yoksa parlayacak mı her şey? Hani, gitme der gibi, sen onu terk etmeye hazırlanırken seninle sevişmeye çalışan bir kız gibi, birden aklanacak mı her şey?

Acaba gazetelere çıkar mıyım? Kafamın yerde yuvarlanışını çeken fotoğrafçı duygularımı kopuk kafamın olduğundan daha iyi yansıtırsa ona bir ödül falan verirler mi acaba? İlk konserimizde bizi çeken fotoğrafçı ödül almıştı, hatırlıyorum. Ödülün ismine dair hiçbir fikrim yok, unuttum, ama prestijli bir şeydi, bir buket göndermişti soyunma odasına. O sıralar kullanıyor muyduk ya? 

Dördüncü konserdi, Prag. Üç Çek kız gelmişti, biri on beş, diğer ikisi on altı yaşında. Biz yirmi beş falandık sanırım o sene... belki yirmi altı. Kim getirmişti bilmiyorum, birden ortaya çıkmıştı ama. Kızların gözlerinde korkuyu görebiliyordum, endişeyi... niye yaptılar bilmiyorum, keşke yapmasalardı. Paketi onlar açmıştı çünkü, bembeyaz tozu masaya boşaltan da sanırım on beş yaşında olandı. İlk önce onlara denettik... yirmi beş yaşındaydık, şimdi hatırlıyorum çünkü ben on beş yaşındakini almıştım ve bütün gece boyunca bundan sonra hep on yaş büyüklerimle yatacağım diye bağırmıştı. Biz o gece mi başladık? Yo hayır, o gece biz kullanmadık, onu hatırlıyorum.

Altıncı konserdeydi, Moskova'da. Evet bu sefer eminim, çünkü kız falan yoktu, sıkılmıştık ve gitarları taşıyan biri getirmişti. O gece biri yirmi altısına giriyordu çünkü en kötü doğum günü olarak adlandırmıştık sonra onu, kimdi acaba? Hatırlamıyorum hiç... belki o gece çok kullandığımızdan, belki o gece yaptıklarımı hatırlamak istemediğimden. Sanırım tüm gece sürmüştü, üç erkek, fazla sürmez diyorsunuz değil mi? Evet, eminim, altıncı konserde başlamıştık, çünkü gruptan biri o gece utanıp gruptan ayrılmıştı... biz niye ayrılmadık bilmiyorum... parası iyiydi ve sanırım birinin malikane taksidi vardı. Haa... bendim sanırım o.

Peki o eroin parası için o azman herifle yattığım konser hangisiydi ya? Sanırım dokuzuncu konserdi... ama dokuzuncu konser neredeydi? Aa evet ilk Amerika konseriydi o... Oregon'daydık, Portland'da. O gece ömrümde ilk defa ağlamıştım... tabii ya... o geceydi. O beni bulmuştu, on iki yaşındaydı, ben yirmi altı yaşındaydım. On iki yaşındaki birine göre çok gelişkindi, dikkatimi çektiğimi hatırlıyorum. Onu ilk gördüğümde kafam hala iyi sanmıştım, parlıyordu çünkü. Kolumdaki iğnelere bakınca beni temiz mahallesinden kovacak sanmıştım, ama kovmamıştı. Yanıma gelip sarılmış ve beni öpmüştü... on iki yaşındaki birine göre çok gelişkindi, ama bunu söylemiştim zaten, ama öyleydi. O gece ilk gecemizdi ve sanırım son konser oydu... yok yok, sonra başka bir eyalete gitmiştik ve onu yanımda götürmüştüm, ailesinden kaçmak istiyordu. Son konserimin o eyalette olmasını bütün yolu onunla geçirince istemiştim, çünkü kafam güzel değilken bile o parlıyordu. Ve Allah'ım, on iki yaşındaki birine göre ne kadar gelişkindi...

Sonra n'oldu bilmiyorum, sanırım ailesi umursamadı, çünkü yasal bir durum olmamıştı. Gördüğüm herkese yeğenim olarak tanıtıyordum, hatırlıyorum bir dergide onun benim yasadışı çocuğum olduğu söylentileri vardı, ben on dört yaşındayken peydahlamıştım onu. Sanırım dört sene beraber yaşadık İrlanda'da... kimse sormadı. Ne acayip değil mi? Dört sene onunla yaşadım ve kimse gelip sevişip sevişmediğimizi sormadı... sorsalardı söylerdim çünkü. Onun birlikte olduğum en iyi kalpli, en güzel, en tatlı kız olduğunu anlatabilmek için söylerdim. Sonra, o on altı yaşındayken, beraber iğneyi basmadığımız tek sefer, her şey bulanıklaşırken birbirimizin gözüne bakmadığımız tek sefer... o... 

Çok zordu benim için. Ondan sonra her şey üstüme yıkıldı, her şey parçalanmaya başladı. Tek başıma geçirdiğim her saniye, onsuz yaptığım her iğne, kokladığım her toz batmaya başladı. Herkes sorular sormaya, dört sene umursamayan ebeveynlerinin ve arkadaşlarının dava celpleri kapımda belirmeye başladı. Her şey elimden gitti ve tutmaya çalışmadım. Benden her şeyi alabilirler diye düşünüyordum, o gittikten sonra önemi yoktu.

Şimdi benden kasten almadıkları bir silaha bakıyorum... kimsenin benden bunu alacak kadar merhameti yoktu. Acaba acıyacak mı? Bir şey düşünecek, bir şey hissedecek miyim acaba? Eğer ölümden sonra yaşam varsa, onunla yanabilecek miyiz? Eğer yoksa... eğer yoksa, film şeridine ihtiyacım olacak, onu son kez görmeye. Sonra... sonra hiçbir şeyin daha karanlık olma ihtimali yok zaten. Eğer onu o son sahnede göreceksem, eğer hissedeceksem... hiçbir şeyin daha karanlık olma ihtimali yok.

Seni seviyorum... lütfen... 

Heh...

Sağol...

Yorumlar

inesis. dedi ki…
benzer kelimelerden geçiyor sanki izleğimiz...

sen daha iyi beceriyorsun sanki...

Popüler Yayınlar