Come on you boy child, you winner and loser, come on you miner, for truth and delusion, shine!

etki üzerine düşünüyorum çok uzun zamandır.

orta okuldayken bir arkadaşım vardı. muhammed'di adı. ilk defa, sosyal hiyerarşide birini etkilediğimi sezdiğimi hatırlıyorum onun sayesinde. sanki bir şekilde yukarıya bakıyordu beni görmek için. bunu yok etmek için bir şey yaptığımı hatırlıyorum, ona bağırdığımı, hakaret ettiğimi; ve ondan da vahimi, bunu yok etmeyi net ama durdurulamaz bir şekilde istediğimi hatırlıyorum.

sonra lise geldi. lise öncesinde çok düşünmüştüm bu konunun üzerine. beni etkileyen biri vardı lisede, derinden, olabildiğince. kopyaladığım biri. bununla savaştığımı hatırlıyorum, kendi kelimelerimi, kendi kalıplarımı kullandığımı, kendi tekrarlarımla yaşadığımı. ama yine de onun önceden belirlenmiş sözcük setlerine mecbur hissediyordum kendimi. garip bir şekilde, taklit ediliyordu bu. arkadaşlarımın benim (ve onun, ama benim de aynı zamanda) gibi davranmalarını gördüğümü ve yine bunu yok etmeye çalıştığımı hatırlıyorum. ve başardığımı.

her iki seferde de yok ettiğim için çok pişman olduğumun anısı var bir de.

şimdi de etrafta benden etkilenmiş insanlar görüyorum, aynı benim etkilendiğim insanları gördüğüm gibi. yok etmek istemiyorum. minnettar olmayı öğrendim onların varlıklarına. benden kopmaları da minnetim oluyor, benim koptuğum öncüllerim gibi.

o halde parlamaya devam edin tüm başıbozuk elmaslar. hiçbir şey ifade etmeyen bu yazının çok büyük ihtimalle gelmediğiniz sonunda, hayat garip ve güzel bir şekilde pencerenin öteki tarafında akmaya devam eder ama pencerenin bu tarafı hep aynı yalanlar, dertler ve hırıltılarla yıkılırken, parlamaya devam edin. yapmak istediğiniz daha önemli ne varsa unutun. hepsi değersiz. sizi hayatta tutacak tek şey bu. parlayın. gerisi zaten gelecek, her zaman geldiği gibi.

Yorumlar

Popüler Yayınlar