Dual: PD

"Zaman ne kadar komik birşey değil mi? Bir yıl önce dayak yediğim bir insanı şimdi dövebilmem mesela. Ya da sizin doksan senede bütün dünyayı değiştirmeniz. Gerçekten garip.

Buraya size nasıl beni yakalayacağınıza dair ipuçları bırakmayacağım, gerçi eminim zekası üstün seviyelerde olan ajanlarınız kişiliğimle ilgili birkaç birşey bulacaklardır. Ama hayır, buraya sizi bana yönlendirmeye gelmedim. Buraya size beni durdurma yolunda önemli tavsiyeler vermeye de gelmedim, ben yokettiğiniz kültürün Bond filmlerindeki kötü adamlardan değilim, size planımı açıklamayacağım. Ya da... planımı açıklayacağım ama nasıl yapacağımı öğrenemeyeceksiniz. Evet, evet sanırım böyle yapacağım.

Görüyorsunuz ya sevgili Massoud, zaman gerçekten komik. Evet bundan daha önce bahsettiğim için belki benim edebi yetenekten yoksun olduğumu düşünebilirsiniz, ama bu katiyen doğru değil. Ben eğitimimi sizin yasakladığınız branşta yaptım, kültür ve dallarında. Ben Balzac'ın öğrencisiyim, Tolstoy'un asistanı ve Steinbeck'in stajyeri. Ben Tolkien'in umut veren çırağıyım ve Flaubert'in oğlu. Ah evet, sanırım erkek olduğum detayını ortaya çıkardınız. Ah ne kadar aptalım ve ah, siz ne kadar zekisiniz. Gerçi... bana pek erkek denemez sanırım. Sizin yarattığınız toplumda erkek aşıklarına konuşma dilinde ne dendiğini bilmiyorum, ben ise kendime Proust demeyi tercih ediyorum.

Ama ne diyorduk! Zaman değil mi? Evet, zaman. Doksan senelik bir zaman, daha spesifik olmak gerekirse. Sizin çok çalıştığınız bir doksan sene.

Sizin ve sizden önceki başkanlar ve konsey üyeleri anlamışlardı bu komik küçük şeyi. Ve onların anladığı birşey daha vardı, zaman çok çabuk taraf değiştiren birşeydir.

Herkes ve herşey zamanla küçük anlaşmalar yapar. Şöyle der mesela bir fakire yemek verme işlemi: 'Merhaba zaman. Ben iyi birşeyim ve iyilik yapmak istiyorum. Bunun için ödemem gereken bedeli sormak istiyordum sana.' Ve şöyle der zaman ona: 'Benden sadece kısa bir süre sana. İyiliğinin bedeli bu olmalı.' Ama kötü şeyler, ölüm ve hastalık gibi, zaman içinde formlarını hep korumuş olgulardır. Bu da onların dengesidir.

Bu denge dediğimiz şey hayatın her alanında var aslında değil mi? Evet, aynen öyle. Herşeyin bir bedeli ve bir ödülü vardır bay Massoud. Bunun farkında olmanız gerek. Çünkü siz bu dünyadan pek çok dengeyi alıp götürdünüz. Siz ya da halefleriniz.

Gazeteler yok mesela. Evet, provokasyon ve manipülasyon da yok, evet şişirme ve karalama haber de yok. Ama popüler kültür ve dolayısıyla sanat yapmak için en büyük nedenlerden biri de yok. Zihni çalıştıran bulmacaların yokluğunu da eklemeliyim.

Müzik devlet kontrolünde mesela. Evet, siyasi sözler ve farklı kültürlerin kendini ifade biçimlerinin en büyüğü yok, dolayısıyla farklı alt kültürler de yok. Ama zihnin petrolü de yok, ruhun gıdası da yok. Mutluluk da büyük ölçüde yok.

Bunları neden anlattığımı veya neden yazlık dinlenme evinizin kapısına bıraktığımı düşünebilirsiniz. O yüzden son paragrafta her şeyi anlamanızı sağlayacağını umduğum bir açıklama yapacağım.

Ben, bay Massoud, sizin yokettiğiniz dengeleri yerine koyacağım. Ben, eğer planım meyve verirse, dünyaya gerçek müziğin, alt kültürün, geleneğin, edebiyatın, popüler kültürün ve kare bulmacaların ne kadar güzel olduğunu göstereceğim.

Ben sınıf ayrımını dünyaya geri getireceğim bay Massoud, çünkü görüyorum ki ödediğimiz bedel çok daha dayanılmaz. Ben, bizi tek tip haline getiren şeyden kurtaracağım dünyayı Bay Massoud, ben dünyayı sizden kurtaracağım.

Sevgilerimle,
Proust Dual."


Hamid Massoud elleri sinirden titreyerek elinde tuttuğu kağıdı yerine bıraktı. İçindeki hiddetin dolup taşmakta olduğunu hissedebiliyordu, patlamak üzere olduğunu her zerresinde görebiliyordu. Kafasını kaldırıp karşısındaki dört adama baktı. Biri Alec McManson'dı, bu davayla aktif bir şekilde ilgilenen ajan. Diğeri Goudard'ın gönderdiği ajandı, ismi Pierre'li birşeydi -Hamid umursamayacak ve hatırlamayacak denli sinirliydi. Diğer ikisi ise durumdan haberdar olan son iki Bıçak'tı, bunlar Bıçak Denetmen'leriydi. Dört adam da karşılarında duran ve hiddetini zor tutuyor gibi gözüken adama korkuyla bakıyorlardı.

"Söyleyin bana baylar," dedi Hamid sinirini güçlükle kontrol altına alarak "bu adam yazlık evimin kapısına bu mektubu nasıl bırakmış olabilir?" Dördüne birden bakıp bağırdı "YAZLIK EVİMİN NEREDE OLDUĞUNU OĞULLARIM BİLE BİLMİYOR!" Bıçak'ların hiçbiri birşey söyleyip dikkatı üzerine çekmeye niyetli değildi. Hamid bağırmanın sinirine iyi geldiğini farketti. Gözlerini McManson ve Goudard'ın ajanına çevirerek "Siz ikinizin yazlık evimi, cinayet mahalini ve ikisinin arasındaki ortak bir noktayı aramanızı istiyorum." dedi. McManson'a direkt olarak bakarak "Bu dava hakkında birinci dereceden bilgisi olan o Cüppeli'yi de yanınıza alın ve konuşmadığına emin olun." diye devam etti. Kafasını tekrar mektuba indirdi. "Bay Massoud," diyordu mektup "ben dünyayı sizden kurtaracağım." Kafasını Bıçak'lara doğru tekrar kaldırarak çıkmalarını söyledi.

"Sevgilerimle, Proust Dual"

"LANET OLSUN!" diye bağırdı Hamid.

Yorumlar

Popüler Yayınlar