Take a look at my girlfriend, she's the only one I've got.
Politia Nox: Alpha-Rho-Chi-Eta
Karanlıktan başka bir şey görmüyordu.
Düşüyordu, düştüğünü biliyordu, en azından düşmenin nasıl bir his olduğunu ona anlatanlardan aklında kalanı düşünürse, düşmesi gerektiği sonucunu çıkarıyordu. Düşüyordu, son hızla hem de. Ama yine de karanlıktan başka bir şey görmüyordu.
Yukarıyı düşündü, kurak toprakları. Etrafına baktı. Topraklar yoktu şimdi, sadece karanlık vardı. Yalnız hissediyordu kendini, terkedilmiş. Yukarının havasını soluduktan sonra aşağıya düşmek, hızla hem de, zor geliyordu. Nasıl yalnız kalırdı? Nasıl düşerdi böyle? Güneş, arkadaşı, tek yoldaşı güneş onu nasıl terketmişti? Peki ya o, güneşi?
Gözlerini kırpıştırdı. Çok kısa süreliğine. Sonra bir daha. Ve bir daha.
Gözlerini açtığı zaman momentum görüyordu etrafında, havayı nasıl yardığı gözünde rakamlarıyla beraber canlanıyordu. Bunu kesmek için neler yapabileceğini düşünebiliyordu. Ama...
Gözünü kapattı. Uzun süre kapalı bıraktı gözünü. Sonra açıp, bir daha kapattı. Ve tekrar.
Şimdi gözlerini açtığında kendisini görüyordu karanlıkta. Nasıl olup da düşmeyi tercih etme hatasında bulunduğunu, bunu neyin ona yaptırdığını sorgulama ihtimalini görüyordu. Belki bir şekilde, yeterince inanırsa, zihnini karanlığa odaklarsa, düşmemenin bir yolunu bulabilirdi. Ama...
Gözlerini kırpıştırdı, ilk seferde yaptığı gibi, çok kısa, ve üç kere.
Hayır dedi kendi kendine, sezgisel bir düşüş değildi onunkisi, gördüğü karanlığın kaosu, inançla kırılacak bir kilide sahip değildi. Konsantrasyondu belki o inancın adı, ama mutluluk gelmeyecekti sonunda, hesaplanmış denklemlerin bilinen sonuçları, öngörülen ihtiyaçların önceden tahsis edilen önlemleri vardı sadece. Ama...
Gözlerini kapattı bu sefer. Açmadı. Ne yapacağını, neye inanacağını bilmiyordu. Amalarla doluydu zihni, kopuk virajlardan geçerek düşüyordu kendininkinden daha derin bir uçuruma. Derin bir nefes çekti içine. Ne kadar zamandır düştüğünü hatırlamaya çalıştı, sonra da hesaplamaya.
Ve sonra düştü.
***
Hainin Vasiyeti hikayesinin tam olarak nereye gideceğini, olayların gelişimini ve sonunu biliyorum. Ama gelin görün ki yazma niyeti yok içimde. Yok yani. Politia Nox'ta ise durum farklı, Politia Nox'da sadece bırakıyorum kendimi, sanki organlarım ağırlıklarını yitiriyorum, yerçekimine ve hayal gücüme bırakıyorum kendimi. Ama tamamen emprovize değil Politia Nox, ilerisi için bir söz vermeyeyim ama, her PN'in benim hayatımdaki önemli dönemeçlerle alakalı anlamları var.
Ama Hainin Vasiyeti... ulan onu bitirsem çok güzel hikaye olacak o yahu. Çağlayan abla bitirse aslında. Lan lan.
***
LotRO accontum açıkmış, bunu öğrendim. Ben de açıksa o zaman girelim mantığını kullanarak başladım karakter kasmaya. Level 7 Hunter'ım var, büyük ihtimalle yakında sıkılırım ama olsun. Ev aldım lan, içine ayı heykeli falan koydum. O kadar mutluyum ki.
***
Nisan'ın 15'inde PC'yi tamamen kapatacağım, ÖSS'ye kadar Celal Aydın yayınlarının konuları çözümlü olarak anlattığı kitaplarını tek tek alıp çözmeyi ve konuları öyle öyle çalışmayı planlıyorum. Bölerek çalışmak daha mantıklı gelebilir. İntegral'i ise nasıl yapacağız hiçbir fikrim yok, neyse, gelsin, çarpışırız.
***
Eski blog girdilerimi okudum geçen. İlginç geldi, çok çok ilginç. Size bir şey diyeyim mi? Bende Staperw öncesi, ve sonrası diye iki dönem var. Staperw üçlemesini yazarken o kadar çok söyleyecek şeyim birikmiş ki... onları söylemenin o kadar fazla yolunu kurmuşum ki kafamda, o zaman zarfında o kadar olgunlaşmışım ki. Döndüğümde, tekrar deneme tipi yazılara döndüğümde o kadar çok şey söylemem bundan olmuş.
Bir de, eski yazılarıma tek tek küfür yazmış ve Staperw'in ikinci hikayesinden sonra sıkılmış bir adam var (bir de ben anonim commentleri banladım) o adamın niyeti ne yahu? Ne bileyim çok eğlendiriyor beni. Paladinime karşı çok istekliyim, çok oynayasım var demişim, e tabi paladinin kılıcı büyük demiş. Güldüm lan.
Karanlıktan başka bir şey görmüyordu.
Düşüyordu, düştüğünü biliyordu, en azından düşmenin nasıl bir his olduğunu ona anlatanlardan aklında kalanı düşünürse, düşmesi gerektiği sonucunu çıkarıyordu. Düşüyordu, son hızla hem de. Ama yine de karanlıktan başka bir şey görmüyordu.
Yukarıyı düşündü, kurak toprakları. Etrafına baktı. Topraklar yoktu şimdi, sadece karanlık vardı. Yalnız hissediyordu kendini, terkedilmiş. Yukarının havasını soluduktan sonra aşağıya düşmek, hızla hem de, zor geliyordu. Nasıl yalnız kalırdı? Nasıl düşerdi böyle? Güneş, arkadaşı, tek yoldaşı güneş onu nasıl terketmişti? Peki ya o, güneşi?
Gözlerini kırpıştırdı. Çok kısa süreliğine. Sonra bir daha. Ve bir daha.
Gözlerini açtığı zaman momentum görüyordu etrafında, havayı nasıl yardığı gözünde rakamlarıyla beraber canlanıyordu. Bunu kesmek için neler yapabileceğini düşünebiliyordu. Ama...
Gözünü kapattı. Uzun süre kapalı bıraktı gözünü. Sonra açıp, bir daha kapattı. Ve tekrar.
Şimdi gözlerini açtığında kendisini görüyordu karanlıkta. Nasıl olup da düşmeyi tercih etme hatasında bulunduğunu, bunu neyin ona yaptırdığını sorgulama ihtimalini görüyordu. Belki bir şekilde, yeterince inanırsa, zihnini karanlığa odaklarsa, düşmemenin bir yolunu bulabilirdi. Ama...
Gözlerini kırpıştırdı, ilk seferde yaptığı gibi, çok kısa, ve üç kere.
Hayır dedi kendi kendine, sezgisel bir düşüş değildi onunkisi, gördüğü karanlığın kaosu, inançla kırılacak bir kilide sahip değildi. Konsantrasyondu belki o inancın adı, ama mutluluk gelmeyecekti sonunda, hesaplanmış denklemlerin bilinen sonuçları, öngörülen ihtiyaçların önceden tahsis edilen önlemleri vardı sadece. Ama...
Gözlerini kapattı bu sefer. Açmadı. Ne yapacağını, neye inanacağını bilmiyordu. Amalarla doluydu zihni, kopuk virajlardan geçerek düşüyordu kendininkinden daha derin bir uçuruma. Derin bir nefes çekti içine. Ne kadar zamandır düştüğünü hatırlamaya çalıştı, sonra da hesaplamaya.
Ve sonra düştü.
***
Hainin Vasiyeti hikayesinin tam olarak nereye gideceğini, olayların gelişimini ve sonunu biliyorum. Ama gelin görün ki yazma niyeti yok içimde. Yok yani. Politia Nox'ta ise durum farklı, Politia Nox'da sadece bırakıyorum kendimi, sanki organlarım ağırlıklarını yitiriyorum, yerçekimine ve hayal gücüme bırakıyorum kendimi. Ama tamamen emprovize değil Politia Nox, ilerisi için bir söz vermeyeyim ama, her PN'in benim hayatımdaki önemli dönemeçlerle alakalı anlamları var.
Ama Hainin Vasiyeti... ulan onu bitirsem çok güzel hikaye olacak o yahu. Çağlayan abla bitirse aslında. Lan lan.
***
LotRO accontum açıkmış, bunu öğrendim. Ben de açıksa o zaman girelim mantığını kullanarak başladım karakter kasmaya. Level 7 Hunter'ım var, büyük ihtimalle yakında sıkılırım ama olsun. Ev aldım lan, içine ayı heykeli falan koydum. O kadar mutluyum ki.
***
Nisan'ın 15'inde PC'yi tamamen kapatacağım, ÖSS'ye kadar Celal Aydın yayınlarının konuları çözümlü olarak anlattığı kitaplarını tek tek alıp çözmeyi ve konuları öyle öyle çalışmayı planlıyorum. Bölerek çalışmak daha mantıklı gelebilir. İntegral'i ise nasıl yapacağız hiçbir fikrim yok, neyse, gelsin, çarpışırız.
***
Eski blog girdilerimi okudum geçen. İlginç geldi, çok çok ilginç. Size bir şey diyeyim mi? Bende Staperw öncesi, ve sonrası diye iki dönem var. Staperw üçlemesini yazarken o kadar çok söyleyecek şeyim birikmiş ki... onları söylemenin o kadar fazla yolunu kurmuşum ki kafamda, o zaman zarfında o kadar olgunlaşmışım ki. Döndüğümde, tekrar deneme tipi yazılara döndüğümde o kadar çok şey söylemem bundan olmuş.
Bir de, eski yazılarıma tek tek küfür yazmış ve Staperw'in ikinci hikayesinden sonra sıkılmış bir adam var (bir de ben anonim commentleri banladım) o adamın niyeti ne yahu? Ne bileyim çok eğlendiriyor beni. Paladinime karşı çok istekliyim, çok oynayasım var demişim, e tabi paladinin kılıcı büyük demiş. Güldüm lan.
Yorumlar
*hof puf*
*çat çut*
()
tamam hazır --> <(^^)>
O O