Staperw Destanları : Ev : Bölüm Üç : Çekirdek

Çıplaktı. Güneşe karşı duruyordu ve çıplaktı. Güneş batarken güneşe doğru yürüdü, ve güneşin ardında bıraktığı küçük çentilere baktı. O çentiklerin bir uçurum kenarında olduğunu gördü, onlara tutunarak aşağı inmeye çalıştı. İndi, indi, indi, indi, indi...

"Kalk! Kalksana'di"

Nac hızla doğruldu. Bir saniye boyunca nerede olduğunu ne yaptığını hatırlamaya çalıştı. Ardından Kok ırkının kutsal binekleri olan siyah, kırmızı boynuzlu inek ahırında yattığını, bugün insansı Noth ırkıyla buluşmaya gideceğini hatırladı. Ona bağıranda onunla konuşabilen tek kişi olan Gokikot isimli bir Kok'tu. "Günaydın" dedi ona Nac. "Şimdi hemen gidiyor muyuz? Yoksa kahvaltı edecek miyim?" Gokikot'un şaşkın suratından kahvaltının ne olduğunu anlamadığını çıkaran Nac, "Yemek, diyorum, yemek" dedi parmaklarını birleştirip ağzına birkaç kere götürüp getirerek. Gokikot birkaç saniye sonra anladı, ve bunun göstergesi olarak güldü. "Y'mek? Niy'ki? Boşver. Çok yürüyeceğ biz. Mide boş 'lmalı." Nac kafasını sallayıp "Noth'lar çok uzakta mı?" diye sordu. Gokikot daha fazla güldü, "Gitmesi 'zun zaman 'lır. Ama 'zak'ğiller." Nac şaşkın bir halde şimdi ahırı gülerek terketmeye yönelmiş Gokikot'un ardına takıldı. Dışarı çıktıklarında henüz güneşin yeni doğduğunu gören Nac, saatin en fazla beş olması gerektiğini düşündü. Gokikot doğu yönüne ilerlemeye başlayınca Nac "O yöndeler mi?" diye sorup onu takibe koyuldu. Gokikot hala güler bir halde kafasını çılgınca sağa sola sallayarak ayaklarını gösterdi. "Hayır" dedi Nac "Noth'lar neredeler dedim." Gokikot daha da şiddetli bir gülme krizine tutuldu, yine hararetle ayaklarını gösterdi. Nac en sonunda vazgeçip sessizce yürümeye başladı. Yaklaşık 20 dakika sonra Nac Gokikot'un onunla dalga geçmeye başladığını sanıp dönme planları yapıyordu. Fakat Gokikot'un onu nereye götürdüğünü anlayınca nefesi kesildi, büyük bir uçurum - ve kıyısında ufacık, üç kişilik bir asansör. O an herşeyi anladı, ayaklarını gösterme sebebini - aslında ayaklarını göstermiyordu, yeri gösteriyordu. Ona bakıp gülümseyen Gokikot "'vet" dedi "Noth'lar 'rrada, yerinaltı." Nac şoke olmuştu, fakat birden aklına başka birşey daha geldi "Çekirdekte mi yaşıyorlar??" diye sordu hayretle. "Ben oraya inemem ki! Yanarım!" Gokikot ona şüpheyle baktı, korkmasını beklemiyordu. Sonra yüzüne aniden rahatlamış bir ifade yayıldı "Ha. Yok'yok rahatol. Sizin gezgen gibi digil bu. Daha sıcak'değil." Nac şaşırdı, sonra kendi kendine kızdı, farklı bir gezegen koşulları, farklı bir çekirdekti elbette. Onların çekirdeği havada asılı gezegenlerinin en altında bir sarkıta bağlıydı, uzay bile onu soğutamamıştı, etrafında gezegenler dönüyordu, bu ise yerin altındaydı besbelli - belki de bu gezegenin yuvarlak olduğunu düşündü Nac hatta. Gokikot öksürerek asansöre binmesini işaret etti. Nac, endişelenmiş görünmeye çalışarak "Üşüttün mü?" diye sordu. Gokikot kafasını salladı ve ikisi de asansöre bindiler. "Dün 'lk defa 20 derecedi 'va." dedi Gokikot hüzünlü görünerek "Koşullar degişiyor kor'krım ki." Nac şaşkınlık içerisinde "Normalde kaçtır?" diye sordu. Gokikot onun yüzüne bakarak "55 'rtalama. Seni rrakan puşpuş - belli ki bu uzay gemisi için Kok'ların kelimesiydi - g'lmeden 'vvel. Sen düştü. Sonra puf, 20." Nac düşerken havanın bir an ısındığını hatırladı, ardından ise müthiş soğuduğunu ve yerini normal bir sıcaklığa bıraktığını. Acaba bir ilgisi olup olmadığını düşünürken aklına daha önce niye gelmediğine şaştığı bir soru geldi. "Benim ırkımı hiç sormadın Gokikot?" dedi Gokikot'a şüpheci bir biçimde bakarak. "'vet." dedi Gokikot. "K-k-k-k'tapta 'kudum" Nac şaşırmamıştı, böyle bir cevap bekliyordu. "Kaç tür insanın olduğunu biliyor musun" diye sordu test sorusu sorar gibi bir edayla, niye böyle yaptığını bilmiyordu, onu küçük görmenin zevk verdiğini hissetmişti sadece. "'vet." dedi Gokikot, hiç incinmiş gözükmeyerek. Parmaklarını kaldırıp iki işaretini yaptı. "Tigil, ve Staperw. 'zberimde." dedi ve aynı parmaklarla kafasına iki üç kez tıklattı. "Sen 'kincisi. Gözler. 'le veriyorr seni" Nac'in zihnine adeta aniden Tigil insanlarıyla Staperw insanları arasındaki iki farkın dil ve gözlerinin rengi olduğunu hatırladı. Gözleri kırmızıydı, tigil insanlarının aksine - onlarınki simsiyahtı. Ve Türkçe konuşuyordu - bu ve bu dili Türk adlı bir Staperw'linin herkesin en iyi derecede iletişmesi için icat ettiği bilgisi bir anda kafasına gelmişti sanki, gözler gibi. O bu düşünceler içerisindeyken asansör tok bir sesle dibe vurduğunun işaretini verdi, Gokikot ve Nac'te hafif ısınmış havaya aldırmadan yola koyuldular.

***

"O geliyor."
"Evet"
"Hissettin değil mi?"
"Evet, evet, evet! O geliyor, aman Allah'ım o geliyor!"
"Ne mutlu sana. En sonunda kocana kavuşuyorsun. Çocuklar nasıl?"
"Hepsi de çok mutlu. Narey babasına kart hazırlamakla meşgul Lif ise elbise beğenmeye gitti"
"Oh, en sonunda seni mutlu görmek o kadar güzel ki. Hep gül böyle Laesha. Hep."
"Sağol Fontaine. Sağol, ama o gelmeden ben gülemezdim. Ama o geliyor!"
"Muradına erdin. Eh, ben çekileyim artık. Yapacak işlerin vardır"
"Hihih, evet var, haydi hoşçakal!"

***

"Noth'lar ne dil konuşuyor Gokikot?"
diye sordu Nac. Aralarından Türkçe konuşan bulmanın zor olmamasını umuyordu. "Senin dil." dedi Gokikot, Nac'i hayretler içerisinde bırakarak. "A-ama o zaman...ama o zaman niye senden başka Türkçe bilen Kok yok?" diye sordu Nac. "Ha." diye bir ses çıkardı Gokikot, telaşlanmış gözüküyordu. "Yani...'nlar bizi sevmez, d'şmanlar." Nac afallamıştı, "Nasıl yani? O zaman öldürülme tehlikesinin içine mi attın beni?" dedi hafif korkarak. "Hayır, yoo. Noth'lar deneycilldir. Seninle tanışmak isteyeceklerdir. Ben de" boğazıını ürkekçe temizledi "b'ndan faydalanap barış g'rüşmesi yapacakım. Çok Kok 'ldü." Nac cevap vermeye niyetlendi fakat bunu gören Gokikot hızla bunu savuşturmak için karşıyı gösterdi. Büyük devasa, kırmızı bir kapının önündelerdi. Gokikot hızla koşup kapıyı tekmeledi. Kapı ağır ağır açıldı, ve önlerinde kıpkırmızı ciltli, kulak yerine şakaklarında bir çift delik olan, gözleri bembeyaz ve gözbebeksiz, yaklaşık iki altmış metre boyunda hemen hemen 15 asker yaratık belirdi. Gokikot onlara "Selam Noth kardeşler" derken sözleri yarım kaldı, ve 15 asker hep bir elden ellerini kemerlerine götürüp büyük bir sopa kaldırdılar. Sopanın tehlikeli bir biçimde kırmızı kırmızı parlamasını gören Nac, sopa kafasına inmek üzere bir Noth'un elinde ona doğru gelmeden Noth'ların deney anlayışının bu olduğuna kanaat getirecek kadar uzun süre ayık kalabildi...

Yorumlar

Popüler Yayınlar