Staperw Destanları : Işık Savaşları : Bölüm Üç : Sınav

"İnanabiliyor musun? En sonunda silahlarımız olacak!"
"Evet dostum, gerçekten müthiş birşey bu. Belki, belki güneşi görürüz ha?"
"Vaay, gerçekten müthiş olurdu, ışığı falan hissetmek - hey! Belki tenimiz rengine kavuşur!"
"Oo!"
"Çalışmanız gerekmiyor muydu sizin?"
"Evet efendim."
"Tabii ki efendim"
"O zaman, çalışın, silahlara ihtiyacımız var."
"Peki efendim."
"Evet efendim."


***


Bir isyan. Tam da ihtiyaçları olan birşeydi. Hem onun buradan gitmesini sağlayacaktı, hem de bu zavallı insanlar eşit muamele görecekti. Fakat Acju'nun bu konuda büyük şüpheleri vardı. Ürettiklieri ilk prototiplerle birkaç deneme tam bir fiyaskoydu, ve sorun kesinlikle silahlarda değildi. Uadlir'in anlattıklarına göre kuşatmanın ilk yıllarında eli silah tutan herkes öldürülmüş ve Noth'lara yollanmıştı, böylece hepsi birer beyinsiz asker haline gelmekle kalmamış, gezegende silah kullanabilen kimse bırakmamıştı. Ve tabii ki hiçbir beyinsiz de kölelere silah öğretme gafletine düşmemişti on yıldır. Uadlir silahtan anlıyor gibiydi, Acju bunu sorduğunda ise karşılığında hiç tatmin edici olmayan amatör şansı cevabını almıştı. Acju bunu dert edebilirdi fakat başında daha büyük bir dert vardı.

Gerçekten amatör olanlar.

Onları eğitmekle çok vakit kaybediyordu, bu vakti gemisinin bilgisayarından robotlar yaparak harcayabilirdi, ve robotlar ihtiyaçları olan birşeydi. Bu düşünce aklına her geldiğinde bu insanların silah kullanmayı bilmedikleri takdirde evine hiç dönemeyeceğini hatırlıyor, öğretmenlik işine hevesle sarılıyordu. Ayrıca bencilce düşündüğü için de kendinden utanç duyuyordu, bu Dhot öğretisine uygun değildi. Dhot insanları bu öğretiye inandıkları için Staperw insanları ile aynı gezegende yaşamaya katlanamamışlardı. Staperw'in bireysel sistemli yönetiliş biçimi ile dini kimliğin önüne koyan Dhot öğretisi çakışıyordu, ve bu ikisinin aynı yerde barınamamasına yol açıyordu. Dhot'lar devamlı sıkı gözlüklerini takıyordu, bu gözlerinin etrafının beyaz olmasını sağlıyordu. Dhot inancına göre göz bölgelerinin beyazlığı, dünyaya bakış açını saflaştırıyor, seni önyargıdan kurtarıyor, ve senin Beyaz Adamları görmeni sağlıyordu. Bu inanç Staperw'e tamamen tersti, kırmızı gözlü Staperw'liler, dine inanırlardı, fakat onların Tanrı'sı özgürlüktü, bireysel düşünmeydi. Dhot'lar bir gün buna daha fazla katlanamadılar ve gittiler. Acju'nun dedesi Ac'in önderliğinde gezegen aramaya çıktılar. Ve en nihayetinde uygun bir gezegen bulduklarına ise, daha önceden kapılmış olduğunu farkettiler. Köleleştirildiler, fakat en sonunda Ac'in zihnini temizlemeyi başarması sayesinde Chyus'lara isyan ettiler, ve gezegenin büyük bölümünü kontrol altına aldılar. En büyük şehirlerine Ac adı verilince kimse şaşırmamıştı haliyle.

"İsyan." diye düşündü Acju "Tam şu an ihtiyacımız olan şey." Fakat burada kaldığı üç hafta süresince hiçbir Dördüncü bir gelişme gösterdiğinin işaretini vermemişti. Sadece yeni bu bölgeye atılan iki sürgün - X-ökrs isimli bir yılanımsı uzaylı ve Catistae isimli bir vampir - birşeyler bildiklerine dair bir belirti göstermişlerdi. Acju ilk başta onların bir Tigil ajanı olduğundan emindi, fakat onların gelişinden üç gün sonra iki Tigil savaşçısının gelip geminin parçalarını almasından ikilinin ajan olmadığından emin oldu - Tigil savaşçılarını askere Tigil İnsanlarından başka ırk alınmasının rivayetlerini tartışırken duymuştu çünkü. O gün bilgisayarı çıkarıp odasına aldığına şükretti çünkü gemiyi komple götürdüklerinde onu da götürselerdi çok ihtiyaçları olan robotları asla yapamazlardı. Şimdi ise yanında prototip robot Exe 0001 ile öğrencilerin son testini seyretmeye gidiyorlardı. Exe 0001 onu hafifçe dürtüp sınavın başlamak üzere olduğunu bildirince kafasını kaldırdı, kapıyı mekanik koluyla açıp sınav alanına doğru hızlı adımlarla yola çıktı.

***

"Duydun mu?"
"Neyi?"
"Dördüncüler ayaklanıyormuş. Silahlar yapmışlar."
"Nasıl yani? Sana kim söyledi?"
"Dördüncü'lerin arasına düşen abim. Onu ajan sandıklarından falan bahsetti, ben de hey X, ajan olsaydın bile ne olacaktı ki dedim"
"Ee?"
"O da bana isyan başladığı haberini çıtlatıverdi."
"Silahları nereden bulmuşlar?"
"Nac'in ünlü silahı vardı ya? Kayıp olan fakat sonra Dhot Başkumandanı Acju'nun bulduğu."
"Eee?"
"Onu kopyalamışlar!"
"Deme!"
"Yaa."
"Peki biz ne yapacağız? İkinci kattan elbette ki geçecekler, yardım edecek miyiz?"
"Tabii ki! Işığı tam manasıyla, bu kanalizasyon kapalarından değil de, tam manasıyla görmek istemiyor musun?"
"Evet! Evet! Evet!"
"O zaman biz de onlar geldiğinde hazır olmalıyız!"
"Evet!"


***

"İyi bir sınavdı değil mi hocam?" dedi X-ökrs hevesle. "Sanırım birinci oldum" Yanlarına henüz gelmiş olan Catistae yarı güler yarı sinsi bir şekilde bakar bir ifadeyle "Ben de bir sürüngen olsaydım, ben de kurşunlardan kaçınma dersinden en yüksek notu alıp birincilik umut ederdim" dedi. Acju ve X kahkaha attılar. Acju gülmesini durdurduğunda "Evet X gerçekten iyiydin" diyebildi. "Sende öyle Cat, sanırım ikincilik sana ait." Cat burnunu kıvırdı "Dediğim gibi, herşey sürüngenlikte bitiyor." Acju gülümsedi. Morali düzelmişti, çünkü gördüğü sınav umut vericiydi. Hedefi şaşıran hiç olmamıştı, sadece bir kişi yan hedefi vurmuştu o kadar, ona da kızamamıştı çünkü yan hedefi onikiden vurmuştu. Özellikle derslerde pek umut vermeyen bir Staperw'li kız çok iyi bir sonuç elde etmişti, şu an X ve Cat'in yanında söyleyemezdi ama, onda ikisinde gördüğünden daha fazla yetenek görmüştü. Uadlir ise sınavlara bacağını bahane ederek girmemişti, fakat Acju'nun içinde onun öğrencilerin morallerini bozmamak için girmediği gibi bir his vardı, yaşlı bir adam tarafından yenilmek gerçekten sinir bozabilirdi. Fakat en mutluluk verici şey sona saklanmıştı, Staperw'li yetenekli savaşçı kızın - ismini bir türlü hatırlayamıyordu - kardeşi, ardında Exe'lerden yüz taneyle gelivermişti. Söylediğine göre gece onlar uyurken Exe 0001'in birkaç çipini çalmış ve kopyalama işlemine başlamıştı. Exe 0001 biraz bozulsa da hemen kaynaşmış, ve diğerlerine Acju'dan öğrendiği savaş taktiklerini öğretmeye başlamıştı. Şimdiden hedefleri vurabiliyorlardı, onikiden değil belki, ama yine de hedefi tutturuyorlardı sonuçta. Acju ona teşekkür etmek istemiş fakat 20 yaşındaki genç kafasını sallayıp karamsar bir suratla evine dönmekle yetinmişti. Kızkardeşi onun yaşadığı şeyler yüzünden böyle olduğunu kekeleyerek söyleyip Acju'dan defalarca özür diledikten sonra sinirli bir suratla eve kardeşini azarlamaya gitmişti. Tam bunun ne olabileceğini tahmin etmeye çalışıyor ve yarımağız X ile Cat'in söylediklerini onaylıyorken köşeyi dönen ufak bir çocuk bağırarak Acju'nun yanına geldi.

"Efendim! Efendim!" Acju kafasını çevirip çocuğa baktı, tam olarak bir Dördüncü değildi, on yaşından ufak olmasına rağmen suratı beyaz değildi çünkü. Çocuk hevesle devam etti "Ben İkinci kattan geliyorum efendim! Beni suratımı kanalizasyon kapağından göstermişim gibi gösterip benim buraya atılmamı sağladılar. Yetişkin birinin şüphe çekebileceğini söylediler. Çü-" Acju sabırsızlanmıştı, "Lütfen niye buraya gönderildiğini söyleyebilir misin? Çabuk?" dedi. Çocuk yorgunluktan kızarmış suratına neşeli ve kendinden memnun bir ifade takarak kafasını salladı "Tabii ki efendim! İkinci ve Üçüncü ler de isyana katılıyor efendim! Bu katın güvenliklerini aştığınız an onlar da savaşa katılacaklar!" Acju şaşırmıştı, çocuğa nasıl haberdar olduğunu sormak için tam ağzını açtığı sırada X yavaşça vücuduyla aynı renge boyanmış mekanik elini kaldırıp onu durdurdu. "Ben küçük kardeşime söylemiştim. O da üçüncü katta yaşıyor. Üzgünüm hocam" Acju sinirlenmişti, fakat öte yandan Tigil askerlerinin haberdar olsalardı hemen harekete geçeceklerinden emindi. O yüzden sadece X'e sinirli bir şekilde bakıp çocuğa dönmek ile yetindi. "Silahları var mıymış?" diye sordu çocuğa, çünkü bu kısmı çok merak ediyordu. Çocuk kafasını aşağı yukarı sallayınca da çok sevindi bu yüzden. Ona "Nereden bulmuşlar?" diye sorduğunda pek de önemsememesi de bu yüzdendi. Çocuk tam cevap verecekken X tekrar elini kaldırdı. "Benim sayemde hocam" dedi "Benim buraya atılmamın sebebi bu, kendi özel fabrikamda silahlar yapıyordum, isyan amacıyla. Fakat fabrikayı bulup beni buraya attılar. Görüyorum ki silahları bulamamışlar." Çocuk X'e bakıp kafasını salladı. Acju dönüp X'e tekrar baktı, bu sefer gülüyordu. Çocuğa tekrar dönüp onun başını okşadı, ve Cat ile X'e işaret edip onu takip etmelerini, çocuğa ise gidip Udalir'i bulmasını söyledi. Çocuk aksi yöne koşarken o ikisi Staperw'li kardeşlerin evine doğru yola çıkmış olan Acju'yu takip etmeye başladılar. Cat o kısıkı sesiyle mümkün olabileceği kadar heyecanla sordu, "Niye o ikisinin evine gidiyoruz hocam?" Acju yürümeye devam edip "O çocuktan ufak bir isteğim olacak" dedi "Koluma bir çeşit eklenti diyelim." Cat ve X birbirlerine bakarak omuz silktiler, fakat yine de yürümeye devam ettiler.

***

"En sonunda seninle karşılaştım baba. Seni özlediğimi düşünüyordum ama yeni görüntün herşeyi değiştirdi."
"Artık bu kadar y'zeysel olduğuna inanamıyorum oğlum. Eskiden iç güzelliğe önem verirdin."
"İçinin de pek leylak bahçesi olduğu söylenemez."
"Görüyorum ki Yalancıyla geçirdiğin zamanlar seni küstahlaştırmış."
"Sendeki değişim de gerçekten etkileyici. Noth'lar iyi iş çıkarmış."
"Noth'lar benim üstümde çalışmadı oğlum, buna inanmayı sen tercih ettin."
"N-ne? A-am-ama-"
"Gerçek, acıtır oğlum. Ben hep böyleydim. Senin doğmaman gerekiyordu, ölü annenin salak hatası. Bir gecelik izin, nasıl desem, hoş olmayan sonuçlara yol açıyormuş açıkça. Sen doğdun, ve gezegeninin lideri oldun. Üstelik Yalancı ile karşılaştın, ve kurtuldun. Beni sadece resimlerden gördüğün için, anneni kandırmak için görüntümü değiştirmiş halimin resimleri hem de, bu halim sana değişmiş, kontrol edilmiş geldi. Oysa ki ben hep böyleydim."
"Peki ne uğruna! Elinde ne var ş'mdi!"
"Bir gezegen oğlum. Ve sen."

Yorumlar

Popüler Yayınlar