bulut: "i just want to start this over"

Kapkaranlıktı etrafı. Gece çökmüştü ölümlü dünyanın üzerine. Güneşin yarın doğacağına inanmak güçtü şimdi, ay yeterli değildi ışığın dünyayı terketmediğine onu ikna etmek için. Ay yeterli değildi yalnızlığının geçmesi için. Fakat yine de, ne olursa olsun, gece gündüzden daha değerliydi şimdi onun için.

Bir su kıyısında oturuyordu, dizleri karnına çekilmişti, kolları umursamaz bir şekilde bacaklarının üstünde sallanıyorlardı. Kuş ölüleri vardı nehrin üzerinde. Nehre bakmamaya çalıştı, bakmanın ona hiç faydası olmayacağını biliyordu, ama ne yaparsa yapsın, gözlerini nehre kilitlenmiş buluyordu devamlı. Aklına ölüp onu terk eden onlarca arkadaşı geliyordu, bir tanrıyı suçlamak istiyordu tüm her şey için. Ama ölü bir kuşun beyninin bir zamanlar renksiz olan nehre aktığı bu gece o yalnızdı. Tanrı yoktu, arkadaşları yoktu, güneş bile batıp terk etmişti onu. Anlamsızdı her şey. Var oluş, ölüm, cennet, cehennem... yaşamının bir anlamı olmamıştı hiç. Her şey rastgeleydi, her şey basit bir denklemdi ve onun bilinmeyeni tüm arkadaşlarını öldürmüştü işte. Niye kendini öldüremiyordu o halde? Tanrının varlıksızlığının kanıtlandığı bu dünyada, yaşamı olabileceklerin bir hayaleti gibiyse niye mümkün değildi kendini öldürmesi? Acınacak durumdaydı, korkak, omurgasız bir lekeydi kalan ne varsa onun üzerinde. Nehre akan bir kuş beyni kadar bile değeri yoktu, bunu biliyordu, etrafındaki cesetler söylüyordu bunu ona. Nehre akan bir kuş beyni kadar bile değeri yoktu yaşamın, o halde niye ölmüyordu? Neydi onu ölmekten alıkoyan? Bir kaderin zorunluluğu mu? Yaşama karşı bir çeşit saygı mı? Bir onur mu? Ölmemek miydi şimdi onurlu olan şey? Yaşam yaşanırken yaşamaktıysa onun görevi, yaşam ölürken niye hala ayaktaydı? Yaşam ölmüştü çünkü, biliyordu, yaşam o kuşun beyniyle birlikte kan kokan dereye akmıştı. Bitmişti her şey, üzerine şarkılar söyleyecek kimse yoktu, müzik yoktu çünkü artık. Bitmişti her şey... niye burada, nehrin yanında ölmesine izin yoktu o halde?

Öylece baktı kırmızı akan nehre. Nehir ona bakmadan akmaya devam etti, o baktıkça, o baktığı için akıyormuş gibi aktı, o da aktığı için baktığını sanarak gözlerini çevirmedi nehirden. Kan belki biter, nehrin rengi geri döner diye bekledi. Kan aktı. Onun gözleri kapanana kadar, güneş doğana kadar kan aktı nehirden. Aydınlıktı her şey yine, ve aydınlıkta kanayan nehir daha korkunç gözüküyordu. Güneş keşke batsa diye geçirdi içinden. Keşke tekrar kararsa her şey, nehrin kan yerine suyla yürüdüğünü görebilsem keşke. Keşke suratımdan silse biri tüm bu kanları. Keşke dokunsa biri bana, keşke baştan başlayabilsem her şeye. Keşke sonsuza kadar uyuyabilsem rüya görmeden. Keşke ölsem. Keşke ölebilsem. Her şeye baştan başlamak istiyorum sadece.

Ayağa kalktı yavaşça. Değersiz adımlarını attı değersiz toprağın üzerinde. Kuşun gövdesini görebiliyordu nehrin üzerinde, kafası da birkaç adım önündeydi. Yapacak hiçbir şeyi olmayan her adam gibi ölü bir kuşun cesedini takip etmeye karar verdi kendi kendine. Üzerindeki taşları silkeledi ve yürümeye başladı.

Yorumlar

Popüler Yayınlar