When people run in circles it's a very, very mad world.
tanrı yok. müzik var sadece.
noone knew me. noone knew me.
biz yalnızız bu dünyada. umursadıkça ölüyoruz, umursadıkça kuruyor kanımız. düşüncenin soluk gölgesi karartıyor yaşamın doğal rengini. yapmak istediklerimizi yapmak yerine yapmamak istediklerimizden kaçmak daha kolay geliyor bize. müzik anlayabiliyor sadece bizi.
going nowhere. going nowhere.
tanrı yok. müzik var sadece.
no tomorrow. no tomorrow.
elimizde tutuyoruz yaşamımızı, kararlarımızı kendimiz alıyoruz, almamız gerekiyor basitçe. ilerlememiz gerekiyor düşünmeden, yaşamamız gerekiyor tüm yaşamı, yaşamamız gerekmiyormuş, yaşamayı istiyormuşuz gibi. müzik anlayabiliyor sadece bizi.
look right through me, look right through me.
tanrı yok. müzik var sadece.
the dreams in which i'm dying are the best ones i've ever had.
tanrı yok.
biz varız sadece.
Yorumlar
Ama buna karşın, yokluğun boşluğunu dolduracak öyle bir varlık var ki ıssızlık gibi bana tanrının varlığını hissettirir: Estetik. (Estetik kelimesinin tanımına çok uygun olmasa da bunu tüm evrene yayılmış bir varlık olarak görmekte sakınca görmüyorum)
Ortaya konulan bazı kanıtlar ve sebepler olur ya, mantıksal düzlemde karşılıkları olmadıkları için geçersiz sayılırlar, "Because the sky is blue, it makes me cry" gibi... Müziğin de dahil olduğu sanatların, bunları icra edecek ve takdir edecek insanların var oluşu ve bunun evrenselliği benim için bir kanıt, ama bunun geçerli bir kanıt olamayacağının farkındayım. Hoş, zaten algıötesi bir şekilde varlığını sürdürmesi gereken bir kavrama nasıl mantıksal çıkarımlarla ulaşabiliriz ki...
Hayır, bu yazını yeni okumadım, sen yazdıktan kısa bir süre sonra okumuştum, ama bugün bazı şeyleri düşünürken aklıma bu yazı ve benim şimdi dediklerim geldi. Sadece senle paylaşmak istediğim için bloguma veya foruma filan yazmayacağım.
sağol yorumun için =)