bulut: "where she first said I love you"
Onu durduran neydi? Kapı kolu önündeydi işte, ölüm arkasındaydı. Bir anda gelecekti ayın sürtünmesiz ölümü, acı olmayacaktı. Elinin tek bir hareketine bakıyordu her şey, kapıyı çekse, bitecekti her şey. Onu durduran neydi o halde?
Her şey bitmişti, bunu hatırlattı kendine. Tanrı yoktu eğer onu sevecek insanlar bir bombanın altında yanarak öldülerse. Cehennem yoktu eğer pasifik okyanusu o hayattayken kıpkırmızı olduysa. Onu durduran neydi o halde?
Her şey bitmişti, bunu hatırlattı kendine. Tanrı yoktu eğer onu sevecek insanlar bir bombanın altında yanarak öldülerse. Cehennem yoktu eğer pasifik okyanusu o hayattayken kıpkırmızı olduysa. Onu durduran neydi o halde?
Çocukluğunu hatırladı birden. Dört yaşındaydı, teyzesi tuvalete kusuyordu. Kimseye söyleme diyordu teyzesi, ama o gidip annesine söylüyordu hemen, teyzesinin nasıl tepki verdiğini hatırlamıyordu. Teyzesi onu severdi, onu biliyordu. Çok kızmış olamazdı. Sekiz yaşındaydı, bir arkeoloji müzesinde kafaüstü yere düşmüştü, dikiş atacak yer aramışlardı annesiyle, günlerden pazardı, yoktu dikiş atabilecek kimse yakınlarda. Bir doktoru hatırladı kendisini iyileştiren. Yara izi hala duruyordu, yavaşça dokundu. On üç yaşındaydı, ağlıyordu sınıfının ortasında. Sene boyunca ona hobi olarak yumruk atan adam yanındaydı, yine yumruk atmıştı omzuna, sınıf ortasındaydı, ağlıyordu. Küçük hissediyordu kendini, aşağılık, değersiz. On dört yaşındaydı, bir arabanın arkasındaydı, bir tatlı fabrikasına gidiyordu araba. Gitar dersleri alma kararı verdi ilk defa, ilk defa olmak istediği kişi olmayı gerçekten istedi. On altı yaşındaydı, bir dergiye kabul edilmişti ilk defa yazıları. İçeriye koşmuştu, salonda annesi kahve içiyordu anneannesiyle, annesinin sevindiğini hatırlıyordu, gerçekten, içten sevindiğini. Kendisinin nasıl başka insanların mutluluğuna içten sevinemediğini düşünecekti sonra. On sekiz yaşındaydı, bir mikrofon vardı kulağında. İyi bir haber veren bir ses geliyordu mikrofondan, ses hakkındaydı iyi haber, sadece ses hakkında, onu hiç ilgilendirmiyordu rasyonel düzlüklerde. Sevindi, gerçekten, içten.
Kapı kolundan çekti elini. Burada, karanlığın tek gerçek, gerçeğin tamamen karanlık olduğu yerde ölmek istemiyordu, burada ölmemeliydi. O mikrofondan gelen sesin onu ilk defa sevdiğini söylediği yerde ölmek istiyordu o. Değeri ve anlamı ne olursa olsun, hayatının son kararı ölüm olmayacaktı. Daha fazla hayat istedi o an. Daha fazla, biraz daha...
Mekiği çalıştırmaya yöneldi. Değeri ve anlamı ne olursa olsun, ölümü ölmeye çalışırken gelmeyecekti, bunu biliyordu.
Yorumlar