Staperw Destanları : Ev : Bölüm Bir : Kaybedilen

"Staperw'in bugüne kadar birçok düşmanı olmuştur, ve bu düşmanların birçoğu Staperw'in sistemsiz, bireysel yönetim biçimini yıkarak monarşi getirmeye çalışanlardır. Bu monarşiye karşı yıllardır varımız yoğumuzla savaşı..."
"AAAAAAAAAAAAHHHHHHHH! Uyan Nac!! Uyaaaaa..aaaah"

Hızla doğruldu. Arkadaşı arkadan gelen bir kurşun ile yere serilmişti. Gemi devamlı, atılan bombalar ve şimşek kurşunlarıyla sarsılıyordu. Dengesini zor koruyan genç adam, arkadaşının yanına eğildi. Saldıran hızla kaçıyordu. Başka zaman olsa onun arkasından koşar ve onu kovalardı ama arkadaşının ölümü onu şok etmişti. Arkadaşının yüzüne baktı. Yakışıklı sayılmazdı ama, çok iyi bir arkadaştı. "Zavallı Nave." diye geçirdi içinden. Onunla geçirdiği saatler aklına geldikçe yaşlar gözlerinden akmaya başladı. İntikam yemini edebilirdi belki, ama etmedi, onun yerine, arkadaşının omzunda uzun süre ağladı.

"Çok duygusal..."

Hızla kafasını çevirip baktı. Gözleri yaştan bulanık görüyordu ama yine de seçebiliyordu karşısındakini. Onun silüetini her zaman her yerde tanıyabilirdi. Daha birşey diyemeden karşısındaki kulağına eğildi ve "Et anto alt sistém" dedi. Bu sözü her yerde olsa tanıyabilirdi. Ağzını açıp birşeyler söylemeye niyetlenir gibi yaptı, ardından sırtına giren bayıltıcı bıçağın darbesiyle yere yıkıldı.

* * *

"Knnotas."
"Et? Te anto Nac! ALT Nac!"
"Knnotas!"
"Na..Na...Na te antoie gits et!"
"Knnotas, an et antoie."
"E-et antoie."

Genç adamın üzerine eğilen oradaki iki askerden daha düşük rütbeli gözükeni, adamın bağlı yattığı cihazın sağında bir tuşa bastı. Korkudan resmen titrediğini gören üstü, ona acıyan gözlerle baktı. Düşük rütbeli asker bastığı tuşun üzerine kalkan genç adamın demirden yatağının yanından çabukça çekildi. Yüksek rütbeli olan bile korkuyor gibi gözüküyordu. Genç adamın yatağı tam dikey pozisyona gelince yatağın iki yanından onar tane sivri gözüken iğne çıktı. Adamın iki koluna battılar, ve adam kendine gelerek acıyla inledi. Şimdi yanlarda devasa büyüklükte bir bilgisayar ekranı, başında oturan bir adamın suratını aydınlatıyordu. Adam "Te ghott koloe retomepks" dedi. Yüksek rütbeli olan başını salladı ve düşük rütbeliye parmağıyla ikinci butonu işaret etti. Düşük rütbeli kafasını sallayarak butona yöneldi ve acıdan tekrar bayılmış olan genç adamın yanından geçti. İkinci butona bastı ve yatağın iki yanından bu sefer üçer tane jilet çıktı ve adamın saçlarını ve sakallarını kesmeye başladılar. Bilgisayarın yüzüne yansıttığı rakamlara ilgiyle bakan üçüncü adam "Te koloe ghott ic" diyip kahkahalarla gülmeye başladı. Yüksek rütbeli adam gülümserken düşük rütbeli olan sadece kafasını sallamakla yetindi. Genç adam acının etkilerinden kurtulup gözlerini açmaya başlamıştı. Yüksek rütbeli olan durumu farkedip üçüncü butona koşup kendisi bastı. Basmasının akabinde yatağın yanlarından sekizer adet bilgisayar kablosu çıktı. Bunun o devasa bilgisayara bağlı olduğu açıktı. Bilgisayar başındaki adam kablolara şaşırmış bakıp "Te anto sdoep" dedi. Yüksek rütbeli olan bağırarak "Gohp troesle te bengos et! Te antoie anto holpet!" Bilgisayar başında olan bir an hiddetine yenik düşecek gibi oldu fakat kafasını öne eğerek "Et sposem" demekle yetindi. Dönüp birkaç tuşa bastı ve kabloların ucundaki girişler az evvel iğnelerin açtığı deliklere girdi. Adam acıyla inlerken bir defa daha bayıldı. Yüksek rütbeli olan açıkça rahatlamış bir ifadeyle "Te anto sdoep godpef" dedi "Mekel alt loca". Bu sözlerin üzerine kendisinin de rahatlamış olduğu besbelli olan düşük rütbeli asker koşarak odadan çıktı.

***

"Merhabalar Nac"

Genç adam gözlerini açtı. Büyük bomboş bir odada demir bir yatakta kolları üçer, bacakları ikişer ve boynu da bir yerden zincirlenmiş halde yatıyordu. Gözlerine ışık giriyordu ve bu, onları tekrar kapatmasına yol açtı. Açtığı anda tam yüzünün üstünde havada duran lamba gözlerini büyük bir acıyla yakıyordu. Onun oraya o amaçla konulduğunu düşündü genç adam. Kendisine selam eden kişinin görülmesini imkansız kılmak için. Ama sesi bir şekilde tanıdıktı. Nereden hatırladığını çıkarmaya çalıştı genç adam. Tam hatırlar gibi olduğunda tekrar zihninde karanlığa düşüyordu. En sonunda vazgeçti ve gözlerini açmadan "Kim o konuşan?" dedi. Etrafında ayak sesleri duydu, ona selam eden adam dolaşıyor olmalıydı. "Beni hatırlamıyor musun? İyi düşün" dedi adam. Genç adam hafızasını bir daha zorlamanın gereksiz olduğu düşüncesiyle, "Eğer Staperw'in bir düşmanıysan seni tanımama gerek yok!" diye bağırdı. "Sen ve senin gibiler hepiniz gözümde aynısınız, ırkınız ne olursa olsun!" Ayak sesleri çoğaldı, beş kişi daha yatağın başına gelmiş gibi geldi genç adama. Yeni bir ses "Te anto bengos eht loca. Antoie eht leit et knnotas te?" dedi. Sesi soğuk ve duygusuzdu. Genç adam "Beni öldürecekseniz şimdi öldürün! Staperw için ölmeyi göze almasaydım onca savaşa katılmazdım" İlk ses kulağına doğru eğilip, "Ah, eğer bir demir yatakta çırılçıplak ölürsen ülkene onur ve zafer mi getireceksin? Hayır hayır, bunu istemeyiz. Seni bırakacağım Nac, ve sen de Staperw'e gideceksin. Sana onurunla ölme hakkı tanıyacağım." Bu sözlerin üzerine bağırmak isteyen fakat beyninin gerisindeki bir ses tarafından durdurulan genç adam bunu yerine adamın dediklerini düşünmeye başladı. Bütün hafızası sanki üstüne basılmış yapboz gibiydi. Bir Staperw askeri olduğundan emindi, birçok savaşın ağırlığını hissettiğine göre de tecrübeli biri hem de. İsmi Nac'tı açıkça, adamın ona hitap edişi buydu. Ünlü olduğunu da hissediyordu sanki. Savaştaki başarılarım beni ünlü etmiş olabilir diye düşündü. O kadar derinlemesine dalmıştı ki hafızalarına, on iki çift ayağın odayı terkettiğini ve içlerinden birinin "Kol te" dediğini duymadı. Bütün hafızasına geri kavuşması üç saatini aldı. Bu sırada hiç üşümediğini farkedip üstündeki uçan lambanın ısı da veriyor olabileceğini düşündü. Hafızasına geri kavuştuğunda artık ünlü binbaşı Nac Merhash olduğunu, onu Staperw'de, evinde, bekleyen bir karısı ve iki çocuğu olduğunu ve bu adamlar -her kimlerse - onu yakaladıklarında eve dönüş yolculuğunda olduğunu hatırladı. Beni yakalayıp buraya getirmiş olmalılar diye düşündü. Ve düşünceleri tam arkasında, kafasının tam üstüne birşeyin monte edilmesiyle kesildi. Saçlarını acıtacaklarını düşündü bir an. Sonra bir an şok oldu, saçları yoktu. Yanlış mı hatırlıyorum dedi, fakat ardından saçı ve yüzünü kaplayan bir sakalı olduğunu hatırladığını kafasında teyit etti. Bu adamlar bir çeşit kafa derisi toplayan fetişistlerden biri olabilir diye düşündü. Tam bunun hakkında okuduğu bir yazıyı aklına getirmeye çalışırken, bir an kendini boşlukta hissetti, altındaki zeminde bir kapak açılmıştı ve onu aşağıya büyük bir güçle fırlatmıştı! Uzay boşluğunda, az önceki fırlatmanın etkisiyle uzun süre süzüldü. Yaklaşık bir yarım saat süzülmeden sonra ısındığını hissetti. O an farketti, onu atmosferde yakacaklardı! Fakat ısınma kısa sürdü ve hemen ardından buz gibi bir soğukluk onu onbeş saniye kadar yakaladı. Tam lanet etmeye başlayacaktı ki soğukluk dindi ve tekrar normal sıcaklıkta düşmeye başladı. Vücudu bu sıcaklık değişimini kaldıramamıştı, heryeri morarmaya başladı. Gözlerini açabileceğini hatırlayıp kendine lanet ederken, niye daha önce açmadığını merak etti. Belki de korkudan olabileceğini düşündü. Gözlerini açtı, ama onları sadece çakılmadan bir saniye kadar, önce çarpacağı yeri net görmesine yeterli olacak kadar açık tutabildi...

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

Popüler Yayınlar