I chase the wind of a prism ship to taste the sweet and sour. The pattern juggler lifst his hand; the orchestra begin.

Politia Nox: Alpha-Pi-Omikron-Tau-Upsilon-Chi-Iota-Alpha
Dünya durmuş onu gözlüyordu. Bir boşluk vardı önünde. Bir engel gibi değil, bir uçurum gibi de değil. Işığı geçmiş, konuşulmamış dönüşlerinden sonra kendini suyun içinde bulmuştu. Ahtapot'un bahçesinde, suyun altındaydı, dünya durmuş onu gözlüyordu, fakat yine de önünde bir boşluk vardı. Ahtapot'un bahçesine bilerek gelmişti, seçimiyle. Işığı bilerek seçmişti, gelmesiyle. Dünyayı durduranın da o olduğu savunulabilinirdi. Gözlerini açanın da, kolunu kesenin de, belki hiçbirinin veya çok büyük ihtimalle hepsinin de o olduğu, rahatlıkla savunulabilinirdi. Fakat yine de onun önünde kocaman bir boşluk vardı şimdi, doğruyu ve yanlışı ayıran. Boşluğa bakması gerekiyor muydu gerçekten? Gözlerinin ona boşluğu hatırlatması gerekiyor muydu? Soruların soran tarafından cevaplandığı bir evrende doğru ve yalanın varolamayacağını önceden belirlemişti konuşarak nefes alan biri, fakat gerçekten, onu unutması çok daha rahat olmaz mıydı?

Fakat konuşarak nefes alan oydu, bizzat kendisiydi. Senelerce değilmiş gibi yapmaktan zevk almış, ayırmıştı kendisini, fakat her şey oradaydı. Ayrılmış yarımküreler dünyanın dönmesini seneler boyunca sağlamıştı, fakat gezegen statik bir kavram değildi, o da olamazdı. Kafasını çevirip boşluğuna baktı uzun süre. Sonra sağından biraz kum aldı, ahtapotun kollarından birine sıkıca tutunarak kumu sakince boşluğa bıraktı. Ahtapotsuz yapabilir miydi bilmiyordu, belki yapamazdı, önemi yoktu. Önemi olan şey, o an, sadece o an, boşluğa karşı bir şey yaptığıydı. Doğru olan, içindeki farazi bir yapboza çoğu yalandan daha gerçek bir şekilde oturan tek şey buydu. Belki başarmıştı, belki başaramamıştı, konuşan bunu anlatmayacaktı. Gerçek olan tek şey, onun o kumu almasıydı. Ve gerçek, anlatmaya diğer her şeyden daha fazla değerdi.

***

"Kendiniz hakkında fazla iyi hissetmeye başlarsanız, internet denen bir şey var, orada sizi sevmeyen pek çok insan bulabilirsiniz" dedi Tina Fey 2009 Altın Küre ödüllerinde. İronisine güldüm biraz. Çünkü ben orada olsaydım, "Kendim hakkında fazla kötü hissetmeye başlarsam, internet denen bir şey var, orada kendimi sevmeme neden olan pek çok şey bulabiliyorum" derdim. Benmerkezciliğimi birinci tekil şahısla simgeler, simetrik şeylere bayılmama rağmen internetin bana asıl yararını simetri pahasına beni seven insanlardan beni sevmeme neden olan şeylere değiştirirdim bir de. Çünkü neden biliyor musunuz? Şu an kendim hakkında çok iyi hissediyorum ve bu az sonra gidecek. Alakalı? Hayır. Olması mı gerekiyordu?

***

Doğum günüm için host ailemden sol elimin üstüne bir rorschach testi dövmesi yaptıracak parayı isteyeceğim. Hayatımda tek bir dövme yaptıracağım ve o tek dövme o rorschach testi olacak. Yazı yazarken vücudumun en çok gördüğüm kısmında bana geri bakacak o simetrik mürekkep. Ben onu anlama layık bir şey olarak görene kadar hiçbir anlam ifade etmeyecek ve tüm yazılarım, o bana geri bakarken yazılacak. Evet.

...veya...

Çok artistik olucak, inanılmaz hava yapabilicem, en güzel kısmı ise, arka hikayesini o kadar fantastik biçimde açıklıycam ki, kimse o dövmeyi hava yapmak için yaptığımı anlamıycak!

***

Kendimi çok iyi hissetmiyorum şu an, fakat kendim hakkında çok iyi hisler içerisindeyim. İkisinin arasında çok ince bir çizgi var ve muhtemelen bu çizgi birinin ingilizce bir deyimden türetilmesinden ileri geliyor. Gelmesin lütfen, artık İngilizce deyimleri kafamda Türkçe'ye çeviriyorum diye yazılarımın rezalet olmasını istemiyorum, yeter. Yazarak nefes almak istiyorum ben, her iki dakikada bir backspace'e abanmak değil. (Üslubun nasıl emo-sinirli kıvamına eridiğini siz de fark ettiniz mi?)

***

Türk eğitim sistemi hakkında bir sorum var, neden tüm eğitim kurumları ulama örneği olarak Cüneyt Arkın'ı kullanıyor? Eğer tüm eğitim kurumları kullanmıyorsa, neden benim eğitim hayatım boyunca içerisinde eğitim gördüğüm tüm Türk kurumları bunu kullandı? Cevaplayabilecek olan? Sevgili Night Eagle blogumun takipçisi olmuş, Night, var mı bir cevabın kuzum?

***

Dünya çok acayip, moronik, sempatik, etnik, kabız, çoğu zaman ishal, zaman zaman mide bulandırıcı, sinir bozucu, hiçbir zaman adil olmayan ("bunu söylerken adil değildim"; nah size paradoks), paradoksları tamamen lise öğretmeni seviyesindeki filozofları meşgul etmek için uydurulmuş, her paradoksu düzgün bir kelime dizilimiyle çözülebilinecek olan ("ben yalancıyım, bunu söylerken yalan söylüyorum" paradoksu şöyle açıklanır, "sen ömründe sadece bir yalan söyledin, o da ömrünün onu söylediğin ana kadar geçen süresinde yalan söylediğine dair bir yalandı. Ben bunu söyledim, size verdiğim paradoksu da siz bulun.), görünüşe göre bir hayli uzun parantezli, arada kısalarını da size lütfeden, iyi, kötü, bok gibi, evet.

Ama sorun ne biliyor musunuz?

Her zaman güzel.

Başıma çok kötü şeyler gelebilir. Çok acı çekebilirim. Acının beni tanımlayacak kadar ruhuma işlediği bir noktaya bile düşebilirim.

Ama en güzel şey ne biliyor musunuz?

Hayat her zaman güzel. Bazen iyi değil, çoğu zaman adil değil, ama...

Her zaman. Her zaman.

***

O çok fazla şeyi ıskalayan bir kız değil...

***

Müzik için teşekkür ederim Tanrım, müzik için, müzik... ilaç... kelimelerimin anlatamadığı, hayatımın uğruna adandığı, bilincimin tek anlamı. İçime çektiğim nefes için, ısırdığım alt dudağım, kapattığım göz kapaklarım ve iLogic kulaklığım, hepsi için, fakat hepsinden çok, kulaklarımdan sinir uçlarıma akan o büyü için, ilahiyatın kanıtı için, yaşamın bana cevabı için. Yazmanın açtığı kapıdan akan rüzgar için, yaşamım için. Müzik için teşekkür ederim Tanrı'm, yokluğunu hiç düşünmediğin için. 

Yorumlar

Ahmet Kamil Keleş dedi ki…
Cüneyt Arkın ve eğitim? Arkın'ın bir şekilde model olarak gösterilmesi gibi bir olayla hiç karşılaşmadım. Aklıma gelen tek şey Kara Murat filmlerinde öne çıkan milliyetçilik (Bizanslılar vampir gibi kötü ve sinsi insanlardır, Osmanlı padişahı da ak sakallı dededir).

---

Ve şu "Ben hep yalan söylerim" veya "Burada yazılı olan hiçbir şey gerçek değildir" paradoksuna ciddi ciddi kafa yoran insanlara filozof deniyorsa Nihat Doğan'ın filan varlık felsefesi üzerine kitap yazması da acayip olmaz. "Burada yazılı olan hiçbir şey gerçek değildir"e "Burada yazılan BAZI şeyler yalandır, bazıları değildir" gibi basit bir yanıt getirilebilir zira. "Ben şu an yalan söylüyorum" cümlesine takılıp bunun üzerinde felsefe yapmaya kalkan insanın eline flip-flop devresi verip kaçmak istiyorum.

---

Yanlış Hikayeler'den birisinin kahramanının neden sağır olduğunu biliyorum.
joon melly dedi ki…
Şey, ben hala ulama ararken cüneyt arkın'ı kullanıyorum. Gerçekten ama. Güzel ya böyle. Cüneytttaaarkın.
yiğitcan dedi ki…
@Gord10, yanlis hikayelerden birinin kahramaninin neden sagir oldugunu degil de, o hikayenin neden "yanlis" oldugunu biliyorsun artik =) Bu arada Cuneyt Arkin Dunyayi Kurtaran Adam adli filmiyle bir nesle "bilim kurgu nasil yapilmaz?" konusunda ders vermistir, onu da ekleyelim =)

@GLaDOS, ulama guzel bisi ama =)
Saygidegerbok. dedi ki…
yazılarını okuduktan sonra boğazıma takılan o ince paslı tat için çok teşekkür ederim.

benimkiler cüneyt arkın'ı kullanmıyordu. cüneyt arkınlı ya da değil; ulama eğlenceli!

*brokoli octopus's garden açar ve dinler.*

pisi: bu alt alta yazılmış, paragraf görünümü çizen yazıcıklar tohumu arasında anlam aranmaması rica edilir.

Popüler Yayınlar