So embryonic, it's all right

Herşeyden önce şu haberi size sunmak istiyorum.

"Sony game group down $2 Billion"

Evet, devam edelim. LotRO'da Noruinivon isimli karakterimi yarattım, kendisi bir Man Captain/Armsman. Elacereth'le boy ölçüşemez ama. Elacereth, Tûr, Hunter/Explorer. Güzel bir deneyimdi. Aslına bakarsanız, tüm MMO deneyimlerim arasında ikinci en iyisiydi.

Hatta dur anlatayım size hepsini.

Ömrümde yarattığım ilk resmi MMO karakteri Ultima'daki Leia'dır. Kendisi bir tailor'du ve o zaman bir daha yapmayacağım hataları yapmıştım onunla, fakat yine de daha sonraları MMO zevkimi belirleyecek unsurları vardı, crafting mesela. Onunla uzun uzadıya bir tecrübem olmadı açıkçası, o sıralar Net Cafe'lerden oynuyordum.

Akabinde WoW geldi. Orada ilk karakterim Czernobog idi. İsmini, o sıralar acayip etkilendiğim Amerikan Tanrılarından aldığım şaman çok yaşamadı, hemen akabinde bir arkadaşın gazıyla RPPvP serverında onu açtım... Crooq. (Not olarak tüm WoW'daki tek Crooq olmasıyla çoğu kereler övündüğümü söylemeliyim). Yani size anlatabileceğim birşey değil bu, RP yapmanın hazzı, suratıma vuran temiz Teldrassil havasında koyun kesmek. Öyle böyle değil, gerçek bir hayat hikayesi vardı Crooq'un. Oyuna başladıktan sonra The Darnassian Guard isimli bir guilde katılmıştım, çok eğlenceli ve aşık olduğum bir guilddi. Birkaç pürüz yüzünden bir hafta oyundan uzak kaldım ve döndüğümde The Darnassian Guard'da tek kalan bendim. Uzun süre bekledim, sonra hayatıma devam ettim.

Hatırlamadığım bir noktada Yashse ve Eragoth ile karşılaştım. Onlarla beraber Order of the Nature'u kurdum, sıfırdan geliştirdim, fakat umutsuz bir çabaydı. RP politikası olarak sadece Night Elf'leri alıyorduk, üstelik Rogue'lar da alınmıyordu. Bu kadar sıkı RP bir guildin işe yaramayacağını görüp guildi dağıttığımda 27. seviyedeydim. Birkaç ufak guild macerasından (ki bunlar arasında Ancient Confederation (Türk guildi, kimse yoktu), grumbeard and gunbolt (çok eğlenceli bir guild idi, craft bazlı, aşırı RP yine) ve Crusade of Justice (çok sevdiğim bir dwarf vardı burada, müthiş RP yapardık) vardı) sonra Night Watchers'a girdim. Sıfırdan başlayıp bu "casual RP" guildinde Officer olmak üzereydim, Umbre vardı, Earfalas vardı, Athryia vardı, fakat oyundan sıkıldım. Bir, bir buçuk hafta kadar girmedim, tekrar girdiğimde ise şok edici bir gerçekle karşılaştım, ne Umbre ne Earfalas ne de Athryia artık vardı. Geriye sadece çok az tanıdığım Rehd ve Xmyth kalmıştı, bir de birkaç ufak level'lı genç. Niye gitmişlerdi biliyor musunuz? End-game. Artık bu bir onur meselesiydi. Rehd ve Xmyth'e guildi yeniden kurmayı önerdim, sıfırdan bir başlangıç olarak. Hala çok utandığım bir öneriyle liderliğe aday oldum, fakat sonradan üçlü liderlik sisteminde karar kıldık. Sıfırdık, fakat önümüz açıktı.

Üç ay içerisinde o guildi Xmyth, ben ve Rehd sıfırdan tasarlayıp ZG kapasitesinde bir guild yaptık. Bana guildin rütbe sisteminin tasarımı düşmüştü, Xmyth recruit'lerle uğraşırken Rehd ise bize Overlord'luk yapıyordu (rütbesi buydu). Sıfırdık, fakat önümüz açıktı. Üç ay sonra bir guild Koalisyonu içerisinde ZG yapabiliyorduk, yapmıştık. Size ilk ZG'mizde hissettiğimi anlatamam. Fakat yine de münakaşalar oldu, şimdi keşke olmasaydı dediğim şeyler. Ayrıldım ve sonra da oyunu bıraktım.

Ardından A Tale In The Desert geldi. Zor bir oyundu, fakat çalışmanın karşılığı müthişti. Oradaki karakterim Acetaminophen'le ot topluyor, onları kurutuyor, çamurları az önce zor bulduğum tahta ve madenlerle yaptığım masalarda işliyor, sonrada otlarla ortaya çıkanları bağlayıp altı tuğla elde ediyordum. İlk evimi yaptığım zamanki hazzı size anlatabileceğimi pek sanmıyorum. Fakat soldaki resimde görebilirsiniz. Şehre inince daha da şaşırmıştım, zira bütün şehir oyuncular tarafından yapılmıştı. Pek sonraları bu oyundan da sıkılacaktım, evet, fakat Level 3 olmuştum yine de. "3 Müüü?!" demeyin acayip zordu lan level almak. O binayı yapınca, düşünün az önceki tuğla ritüelini bir de yanlış anlattığıma eminim, level 1 oluyordunuz. Neyi yapıp level atlamak size kalıyordu, fakat ben ne yaptığımı hatırlamıyorum, çiçek toplamakla alakalı birşey yapmıştım ama neydi ki? Neyse, güzel bir oyundu.

Sonrası? Sonrasına ben ruhsuz dönem diyorum. EQ2 ve MxO'da geçen alakasız bir dönem. Oralardan çok şey öğrendim, fakat yine de bir "deneyim" değillerdi.


Sonra City of Heroes'u oynadım deneme sürümünde. Solda gördüğünüz karakter Vaarsunvais (isim Vaarsuvisius'tan Blizzard tipi esinlenilmiştir) ile oynuyordum, diğer arkadaşlar Alparslan, Pisicik ve Vulherin'di. City of Heroes oynadığım en iyilerden biriydi, hala da öyle olmaya devam ediyor. Çok eğlenceli bir oyund ve öğrenmesi zor ustalaşması kolay bir sistemi vardı. "Hadi lan oğlum clockwork gebertelim lan!" sitemleri içerisinde katlettiğimiz onca şey süperdi. Secondary Power'lar, sen uç ben zıplayayım muhabbetleri, kıyafet almak için para denkleştirmeye çalışmalar... Süperdi. Fakat uzun ömürlü değildi, olmasını da beklemiyordum zaten. WoW'dan sonra hiçbirşey beni çarpamaz diyordum.

Ama...

Yorumlar

Popüler Yayınlar