Vows are spoken to be broken.

Birşeyler yazmak istiyorum, doluyum, fakat eşit oranda da boşum. Level'daki GTA IV ön incelemesinde kimsenin bilemeyeceği detaylar için dergiyi almak istiyorum fakat prensip olarak almak istemiyorum, hem param da yok. O yüzden biri söylese ya şu comment'lerden, ne süper olur.

Onun dışında Mp3 çalarımı kaybettim, geçen sene de bir tane kaybetmiştim. Ama sanırım bu çalındı. Neyse kimsenin günahını almak istemiyorum.

Kafamda fikirler dönüp duruyor, fakat hiçbiri iyi değil. Mesela dış dünyayla ilişiğini kesilmiş ve özel eğitilmiş bir ajanla alakalı bir hikayem var fakat nereye bağlandığını henüz bilmiyorum olayın. Bir koşucuyla alakalı tek-atımlık bir hikayem var. World of WarCraft evreninde geçen bir hikayem var, onun dışında Amerikan Tanrıları kitabından etkilenmiş bir hikayem var. Sorun hiçbirini yazmak istememem. Yani ne bileyim çok acayip. Ayrıca o veya bu şekilde hayata geçecek bir projem var ki onun için bir kitap yazmayı planlıyorum, ilerleyen yıllarda basılır mı bilinmez. Onun dışında EverView'a yazı yazmak istiyorum, buraya yazmak istiyorum. Yazabilmek, yazarak kendimi ifade edebilmek nadir yeteneklerimden olduğundandır belki de. Bilmiyorum ki, fakat bu bloga daha önce girmiştim, yazılar, tarihe bıraktığım izlerden, geriye dönüp baktığımda beni utandırmayan tek kategori. Bugüne kadar Staperw hikayelerindeki birkaç paragraf dışında "keşke şunu yazmasaydım" dediğim birşey olmadı. Ha birde bir ara bunları deneme yapsam diyordum, ne bileyim yani deneme gibiler. En olmadı "Bir etoburun anıları" diye kitap yaparız anı şeklinde.

Sorunlarınızı yalnız çözmek gibi bir alışkanlığınız var mı? Benim olduğunu farkettim de (yeni farkettiğim şeyler arasında kulaklığımın evimin yakınında duran telsizlerdeki konuşmaları çektiği de var). Bir yerim sakatlandığında çok nadir birine söylerim. Önüme bir sorun çıktığında yardım almayı sevmem, o sorunu başkalarının eline bırakmaktan nefret ederim. MMO'larda party hadisesinin zorlanmasından pek haz almam, bununla paralel olarak mesela. Bilmiyorum ki iyi birşey mi? Ama yıllardır böyle oldu sanırım bu.

Ayrıca müziğe ilgim müthiş bir hızla düşüyor, eskiden kendini rejenere eden bir müzik zevkim vardı, eserdi Muse'a dalar, eserdi Pentagram gazı alır, eserdi Oi! dinlerdim. Şimdi birkaç şarkı dışında pek ilgimi çekmiyor gibi geliyor, Nil Karaibrahimgil'in son klibine bayıldım bu arada.

Asla bitiremediğim oyunlar gibi süper bir kategorim var. O kategoride şu eşit derecede süper oyunlar var: Vampire the Masquerade: Bloodlines, Half-Life, Half-Life 2, Age of Empires III, Dungeon Siege, Everything or Nothing, Splinter Cell: Double Agent, The Lord of the Rings: The Third Age. Yani bilmiyorum çoğunluğu zor bir bölümde takılınıp unutulmuş şeyler. Half-Life ise askerlerden korkulup bitirilemediği için bir istisnadır. Hatta askerlerden o kadar korkuyorum ki ben, Opposing Force'dan orjinal Half-Life'dan aldığım zevkin on katını falan almıştım. Ki bütün Half-Life ek paketlerini bitirip orjinalini bitirmediğimi de eklemeliyim.

Heeeelovd bii daay neeeeeym, heeelovd bi daaay neym!

Scarface, Commandos 2 ve Sims 2 oyunlarının espri konusu yapılmasına karşıyım, beri yandan şu diyalogu her anlattığımda en çok gülen ben oluyorum (yaşanmıştır:)

Bir genç ben PC oyunu bakarken dükkana heyecanla girer, nefes nefesedir. Zor bela sorusunu sorar:
-"Abi, sende Komandosiki var mı?"
'Abi' de ben de şok olmuşuzudur.

Charlie Wilson's War filmine dikkat edin, bu kadar söylüyorum. 2007'nin sonunda girip 2007 Oscar'larını dağıtacak. Adım gibi eminim.

Neyse sie.

Yorumlar

Popüler Yayınlar